GÜNDEM

10 Aralık İnsan Hakları Günü

@OnderKahveci

Her insanın adil, eşit, hür ve bağımsız bir dünyada, insan onuruna yaraşır bir hayat sürmesini temenni ediyor, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nü kutluyorum.

·

816

Görüntüleme

Bir 10 Aralık İnsan Hakları Günü’nü daha dünyada ve ülkemizde geçmişe oranla daha da ağırlaşan hak ihlalleriyle ve kurumsallaşan hukuk dışılık koşullarında karşılıyoruz.

Son bir yılda Ortadoğu başta olmak üzere pek çok bölgede savaşlar yoğunlaşmıştır. Geçici ateşkesler bir sonraki yok edici saldırılara ve çatışmalara zemin hazırlamak için kullanılmış, kırıntıları kalan uluslararası hukuk kuralları da emperyalistlerin iki dudağı arasına sıkıştırılmıştır.

Gazze’de binlerce sivil yaşamını yitirmiş; kadınlar, çocuklar ve yaşlılar uluslararası hukukun tüm mekanizmalarının çöküşünü temsil eden ağır saldırıların hedefi olmuştur.

Küresel güçlerin desteğiyle kurulan Suriye’deki yeni rejimin birinci yılında ortaya çıkan tablo da geleceğe dair kaygıları derinleştirmektedir. Suriye İnsan Hakları Topluluğu (AHRS) raporuna göre rejim tarafından doğrudan, müttefiki terör grupları aracılığıyla da dolaylı olarak işlenen ihlaller arasında “infazlar, kasıtlı mülk yok etme, kaçırma, kitlesel gözaltılar ve kimliklere dayalı yaygın hedef alınma” yer almaktadır. Aynı rapora göre Mart 2025 ve Temmuz 2025 aylarında Alevilere ve Dürzilere karşı soykırım niyetiyle işlenen suçlarda birkaç gün içinde 2.069 Alevi ve 1.224 Dürzî sivil katledilmiştir.

Düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik baskılar dünya genelinde kaygı verici düzeyde artmıştır. Sınır Tanımayan Gazeteciler’in (RSF), 1 Aralık 2024 – 1 Aralık 2025 döneminde dünyada gazetecilere yönelik şiddet ve baskıyı mercek altına alan yıllık raporuna göre son 12 ayda en az 67 gazeteci öldürülmüş, 503 gazeteci tutuklanmış, 20 gazeteci rehin alınmış, 135 gazeteci ise kayıp durumdadır. RSF’nin verilerine göre, son bir yılda öldürülen 67 gazetecinin yaklaşık yarısı (yüzde 43) Gazze Şeridi’nde İsrail ordusunun saldırıları sonucu hayatını kaybetmiştir. Ülkemizde ise en son gazeteci ve çevre aktivisti Hakan Tosun 10 Ekim akşamı İstanbul’da evine dönerken saldırıya uğramış ve yaşamını yitirmiştir.

Mülteci ve göçmen karşıtlığı yaygınlaşmış, başta AB olmak üzere bazı ülkeler “tedbir alma” adı altında insan haklarını ayaklar altına alma pahasına yeni toplama kampları inşa etmeye kadar varmıştır.

Türkiye’de ise Tek Adam rejimi kurumsallaştıkça anayasa ve hukuk adeta askıya alınmış, hak arama yolları tıkanmış, yargı bağımsızlığı fiilen ortadan kalkmış, temel hak ve özgürlükler sistematik şekilde bastırılmıştır.

Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarının tanınmaması pratikleri “normal”e dönüştürülmüş, “normal”e uymayanlar üzerinde her türlü baskı aracı devreye sokularak etkisizleştirilmeye çalışılmıştır. Bu hukuksuzluk rejiminde seçilmişlerin, gazetecilerin, insan hakları savunucularının ve muhaliflerin hakkında açılan keyfi soruşturmalar ve uzun tutukluluklar günün rutin haberleri haline getirilerek olağanlaştırılmıştır.

İktidarın iradesi halk iradesinin önüne geçmiş, kayyumlar eliyle seçme ve seçilme hakkı kağıt üzerinde göstermelik hale getirilmiş, kayyum atamaya gerekçe gösterilen davalardan beraat eden seçilmiş belediye başkanları dahi yeniden görevlerine iade edilmemişlerdir.

İktidarın emek karşıtı politikaları sonucunda çalışma yaşamında da kazanılan hakların bir bir ortadan kaldırılması süreci devam ettirilmiş, açlık ve sefalet ücreti ortalama ücret ve güvencesiz istihdam olağan hale getirilmiş, vergi adaletsizliği büyümüş, kamu hizmetlerinin niteliği siyasal kadrolaşma nedeniyle ciddi biçimde gerilemiştir.

KHK’lerle hukuksuzca ihraç edilen kamu emekçilerinin adalet arayışı yargı eliyle uzun yıllara yayılarak adeta bir intikam aracına dönüştürülmüştür.

Kadın yoksulluğu tarihi seviyelere çıkmış, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri hız kesmemiş, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkışın ağır sonuçları daha da görünür hale gelmiştir. Bu ağır tabloya rağmen 6284 Sayılı Kanun’a yönelik saldırılar sürmüş, cezasızlık politikası nedeniyle “şüpheli” kadın cinayetlerinde bariz bir artış görülmüştür.

MESEM, ÇEDES ve benzeri uygulamalarla çocukların eğitim hakkı zayıflatılmış, çocuk işçiliği devlet politikalarıyla meşrulaştırılmıştır. Sadece 2024–2025 döneminde “MESEM + stajyer + kayıt dışı çocuk işçi” toplamında en az 72 ölüm rapor edilmiştir. Yoksulluk içinde büyüyen milyonlarca çocuk için insan hakları kâğıt üzerinde kalan bir ifadeye dönüşmüştür.

Bu tablo, amasız fakatsız dünyada, Ortadoğu’da ve ülkemizde gerçek bir barışa ve insan haklarını önceleyen bir düzene duyulan acil ihtiyacı bir kez daha göstermektedir.

Biliyoruz ki insan haklarının korunması, emekçilerin hak mücadelesiyle doğrudan bağlantılıdır.

“Haklar verilmez alınır” şiarıyla fiili ve meşru mücadeleyi esas alan KESK olarak; emek, barış, demokrasi, laiklik, eşitlik ve insan hakları mücadelemizi her koşulda, her baskıya rağmen kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz.

10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü vesilesiyle bir kez daha altını çizerek ifade etmek isteriz ki: insan haklarıyla vardır ve insan haklarının olmadığı yerde emekten, barıştan, laiklikten, eşitlikten, demokrasiden söz edilemez.

Ve biz, bu mücadelenin en güçlü öznesi olmaya devam edeceğiz.

KESK Merkez Yürütme Kurulu

{ "vars": { "account": "G-DWD9KP42D3" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } < type="adsense" data-ad-client="ca-pub-7735276658433681">