EĞİTİM/ÖĞRETİM

6 Şubat Depremlerinin; Eğitim, Barınma ve Yaşam Hakkı Üzerindeki Yıkıcı Etkileri Devam Ediyor!

Eğitim-Sen; “2025/’26 Eğitim-Öğretim Yılı Başında Deprem Bölgesindeki İllerde Eğitimin Durumu” raporunu açıkladı

6 Şubat 2023’te yaşadığımız Maraş merkezli depremler, bu ülkenin hafızasına kazınan en büyük felaketlerden biri oldu. On binlerce insanımız, alınmayan önlemler ve geciken müdahaleler yüzünden göz göre göre hayatını kaybetti. O gün enkaz altında yalnızca insanlarımız değil; iktidarın liyakatsizliği, sorumsuzluğu, sermayenin rant hırsı ve yıllardır yok sayılan bilimsel gerçekler de kaldı.

Beklenen, sorumluların hesap vermesi, ders çıkarılması ve benzer acıların bir daha yaşanmaması için gerekli önlemlerin alınmasıydı. Ancak yeniden inşa çalışmaları, beklenen İstanbul depremine karşı hazırlık düzeyi ve son Balıkesir depremleri, ihmalkârlığın sürdüğünü; iktidarın halkın güvenli yaşam alanlarına değil rant projelerine odaklandığını göstermektedir.

Bu raporla amacımız, yalnızca yaşananları hatırlatmak değil; depremin üzerinden 30 ay geçmesine rağmen kentlerin yeniden inşası, eğitimin durumu ve olası afetlere karşı hazırlık düzeyine dikkat çekmektir. Okulların açıldığı ilk hafta MYK üyelerimizin Hatay ve ilçelerinde yaptığı inceleme, görüşme ve gözlemler sonucunda gördük ki; geçen süreye rağmen kentlerin inşası ve eğitim konusunda, ciddi sorunlar devam etmektedir. Hatay, Adıyaman, Malatya ve Maraş başta olmak üzere depremin etkilediği tüm illerde eğitim-öğretim sürecinin güncel durumu, yaşanan hak kayıpları ve eksiklikler kamuoyuyla paylaşma sorumluluğumuzu ortaya koymaktadır.

Yıkımın en ağır yaşandığı Hatay’da kalıcı konutların yalnızca üçte biri teslim edilmiş, teslim edilenlerde ise yol, su, elektrik ve kanalizasyon altyapısı tamamlanmamıştır. 180 konteyner kentte yaklaşık 180 bin yurttaş yaşam mücadelesi verirken, 80 bin öğrenci konteyner sınıflarda eğitim görmektedir. Kentte yeni okullar açılmış, birçok okulda onarım yapılmış olsa da bazıları ikili öğretime geçmiş, bazı binalar ise birkaç okul tarafından ortak kullanılmaktadır. Personel eksikliği ciddi bir sorundur, okulların temizliği kaderine terk edilmiştir. Bu nedenle velilerden “bağış” adı altında ücret toplanmaktadır. İhtiyaç olmasına rağmen bazı mahallelere okul yapılmamakta, mevcut binalar başka kurumlara devredilmektedir. Şantiyeye dönüşen okul çevreleri, ağır araç trafiği ve açık kanalizasyon hatları çocukların güvenliğini tehlikeye sokulmaktadır. Samandağ, Antakya ve Defne başta olmak üzere birçok kentte acele kamulaştırmalarla yurttaşların ev, bağ, bahçe ve tarlaları düşük bedellerle alınmakta, halkın rızası alınmadan kısa sürede tahliyeler dayatılmaktadır. Bu uygulama hem mülksüzleştirme hem de kentin demografisini değiştirmeye dönük bir adım olarak görülmektedir.

Adıyaman’da eğitim hâlâ eşitsizlikler ve yetersizliklerle sürüyor. 2025 Eylül itibarıyla hâlâ 8 prefabrik ve 1 konteyner okulda eğitim yapılmaktadır. İkili öğretim devam etmekte, kalabalık sınıflar ve yetersiz donanım eğitimin niteliğini düşürmektedir. 6 bin konut teslim edilmesine rağmen altyapı sorunları nedeniyle birçok aile taşınamamış, 13.800 öğrenci taşımalı eğitime devam etmektedir. Öğrencilerin %62’si beslenme desteği alamazken, ortaokul ve liselilerin %48’inin internet veya cihaz erişimi yoktur. Yetersiz beslenme ve eksik psikososyal destek öğrenme sürecini olumsuz etkilemektedir. Sorun yalnızca fiziki koşullarla sınırlı değildir. Anadilinde eğitim hakkı yok sayılmakta, MESEM uygulamalarıyla çocuk emeği sömürülmektedir. Örgün eğitime devam oranı düşmüştür. Ayrıca 4 binden fazla mevsimlik tarım işçisi çocuk aylarca eğitimden koparılmaktadır. Öğretmenler norm kadro dengesizlikleri, barınma ve geçim sıkıntılarıyla karşı karşıya kalırken; proje okullarında siyasi tasfiyeler sürmekte, öğretmenlerin mesleki güvenceleri ortadan kaldırılmaktadır.

Deprem Malatya’da hem yaşamı hem eğitimi derinden etkilemiştir. 2,5 yıl geçmesine rağmen hâlâ 71 konteyner kentte 77 bin kişi barınmaktadır. On binlerce çocuk geçici koşullarda eğitim görmekte, sosyal ve psikolojik ihtiyaçlar karşılanmamaktadır. Resmî raporlar derslik artışını öne çıkarsa da binlerce öğrenci konteyner sınıflarda okumaktadır. Planlanan 2.200 dersliğin yalnızca 857’si tamamlanmış, kalanlar 2026’ya ertelenmiştir. Öğretmen dağılımındaki adaletsizlikler ve kalabalık kırsal sınıflar eğitime erişim hakkını zedelemektedir. Rehber öğretmen yetersizliği nedeniyle çocuklar psikososyal desteksiz bırakılmaktadır. Barınma sorunu da çözülememiştir. 103 bin konut sözü verilmesine rağmen teslimatlar gecikmiş, kiracılar ise hak sahibi sayılmamıştır. Öğretmenler açısından da barınma, norm fazlalığı, proje okulu dayatmaları ve re’sen atamalar yeni mağduriyetler yaratmaktadır.

Deprem Kahramanmaraş’ta 53 bin binayı ve 356 okulu kullanılamaz hale getirmiştir. Aradan geçen zamana rağmen 5 konteyner okulda eğitim devam etmekte, şehir merkezinde ikili öğretim sürmektedir. Prefabrik yapılar geçici çözüm olarak sunulsa da kalabalık sınıflar ve sağlıksız koşullar eğitimin niteliğini düşürmektedir. Bugüne dek 61 okul ve 943 derslik açılmış, 105 okulun yapımı ve 39 okulun güçlendirmesi sürmektedir. Ancak konteynerlere bel bağlanması, kalıcı çözümlerden uzak maliyet odaklı bir anlayışın göstergesidir. Deprem, eğitimdeki eşitsizlikleri de büyütmüştür. Kırsalda öğrenci oranı %40’a çıkmış, kız çocuklarının eğitime devamı azalmış, devamsızlık ve erken yaşta zorla evlilikler artmıştır. MESEM uygulamalarıyla çocuk emeği yaygınlaşmakta, ekonomik kriz nedeniyle öğrenciler aç ya da yetersiz beslenerek derse girmektedir. Buna rağmen ücretsiz bir öğün yemek uygulaması hâlâ hayata geçirilmemiştir.

Adana’da yeni dönem başlamış olsa da depremde hasar alan 35 okulun durumu kamuoyundan gizlenmiş, bazı raporlar değiştirilerek riskli binalarda eğitim devam ettirilmiştir. Yolsuzluk iddialarıyla iptal edilen ihaleler, şeffaf olmayan süreçler, ikili öğretim nedeniyle ders sürelerinin kısalması eğitimdeki eşitsizliği derinleştirmektedir. Temizlik, güvenlik, beslenme ve eşitsiz uygulamalar sorunları büyütmektedir.

Şanlıurfa’da hasarlı okulların yerine yapılması planlanan 140 okulun ancak yarısı tamamlanmış, öğretmen açığı 12 bin bandına ulaşmıştır. Kalabalık sınıflar, ikili eğitim, mevsimlik işçilik nedeniyle eğitimden kopan çocuklar ve hijyen yetersizlikleri temel sorunlar olarak sürmektedir.

Osmaniye’de hâlâ kalıcı çözümler üretilmemiş, öğretmen ve öğrenciler konteyner yaşamına mahkûm edilmiştir. Psikososyal destek ve altyapı hizmetleri sınırlı kalırken, kent toz, gürültü ve düzensiz bir inşaat sürecine terk edilmiştir.

Kilis’te 36 okul yıkılmış, yerine yalnızca 18 okul yapılmıştır. Kamuoyuna net veriler sunulmamış, konteyner okullarda ve birleştirilmiş sınıflarda eğitim gören öğrenciler görmezden gelinmiştir. Kentte barınma hakkı da güvenli ve kalıcı konutlar yerine “enkaz kaldırma hızına” indirgenmiştir.

Diyarbakır’da yapılan yeni konutların dağıtımda şeffaf davranılmamaktadır. Konteyner kentin hızla boşaltılması depremzedeleri mağdur etmiş, sosyal destek mekanizmaları oluşturulmamıştır. Yıkılan okulların yerine 70 yeni okul yapılmış olsa da eşitsizlikler ve kalıcı konutların yapıldığı bölgede ulaşım sorunları devam etmektedir.

Gaziantep’te İslâhiye ve Nurdağı’nda bir kısım konut teslim edilmiş, ancak altyapı sorunları çözülmemiştir. Nurdağı’nda hâlâ konteyner okullarda eğitim verilmekte, ikili öğretim ve kadro yetersizliği sürmektedir.

Elazığ’da okul inşaatları ve konut teslimleri gecikmekte, süreç şeffaf yürütülmemektedir. Kırsalda kalabalık sınıflar, taşımalı eğitim sorunları, psikososyal destek yetersizliği ve öğretmenlerin barınma zorlukları öne çıkmaktadır.

Depremle birlikte eğitim hakkına ulaşımdaki eşitsizlikler derinleşmiş, yüz binlerce çocuk okuldan kopmuş, devamsızlık oranları artmıştır. Konteynerlerde ders gören öğrenciler ciddi akademik kayıplar yaşamaktadır. Kamusal eğitim politikası terk edilmiş; kayıt ücreti, geçici istihdam ve kalıcılaştırılan konteyner okullar bu tabloyu göstermektedir. Elektrik, su ve internet kesintileri sürmektedir.

Rant odaklı projelerle acele kamulaştırmalar ve TOKİ uygulamaları halkın mülkiyet hakkını gasp etmekte, özellikle Hatay’da demografiyi değiştirme kaygılarını arttırmaktadır. İnşaat bölgeleri gerekli tedbirler alınmadan çocuklar ve eğitim emekçileri için ciddi güvenlik riski yaratmakta; kontrolsüz yıkımlar ve asbestli toz hava kirliliğini ve solunum hastalıklarını artırmaktadır.

Üniversiteler de barınma ve ulaşım sorunları nedeniyle sağlıklı eğitim verememektedir. Öğrenciler konteynerlerde, akraba yanında ya da yüksek kiralarla güvencesiz koşullarda kalmakta; hasarlı derslik ve laboratuvarlar, öğretim elemanlarının geçim sıkıntılarıyla birleşerek akademik üretimi geriletmektedir.

Temel Taleplerimiz:

  • Konteyner okullar kapatılmalı, depreme dayanıklı, altyapısı tamamlanmış okullar hizmete alınmalıdır.
  • Her öğrenciye ücretsiz yemek, temiz su, kırtasiye, dijital erişim ve ulaşım desteği sağlanmalıdır.
  • Tüm eğitim emekçilerine güvenceli, kadrolu istihdam sağlanmalı; geçici modellere son verilmelidir. Eşit işe eşit ücret uygulanmalı, iş sağlığı ve güvenliği eksiksiz sağlanmalıdır.
  • Norm kadro adaleti sağlanmalı, branş dışı görevlendirmelere son verilmelidir. Barınma sorunu için lojman ve kira desteği hayata geçirilmelidir.
  • MESEM ve çocuk emeği sömürüsü son bulmalı; mevsimlik işçi çocukların eğitimi için telafi ve gezici eğitim programları uygulanmalıdır.
  • Kamu kaynakları özel okullara değil, kamusal, bilimsel, laik, cinsiyet eşitlikçi ve anadilinde eğitime aktarılmalıdır.
  • Acele kamulaştırma ve rezerv alan uygulamaları durdurulmalı; okul ve şantiye çevrelerinde güvenlik önlemleri alınmalıdır.
  • Deprem bölgeleri başta olmak üzere herkes için güvenli ve sağlıklı barınma hakkı güvence altına alınmalıdır.
  • Beklenen depremler ve diğer doğal afetlere karşı tüm eğitim kurumlarında afet hazırlık planları yapılmalı, güvenli toplanma alanları oluşturulmalı ve düzenli tatbikatlar gerçekleştirilmelidir.

Deprem bölgelerindeki eğitim tablosu, doğal afetin değil siyasi tercihlerin yarattığı eşitsizliklerin sonucudur. Çocuklar hâlâ konteyner sınıflara, okullar şantiye alanlarına sıkıştırılmış; kamu kaynakları rant projelerine aktarılmıştır. Aradan geçen 2,5 yıla rağmen ikili öğretim, kalabalık sınıflar, hijyen ve öğretmen güvencesizliği sürüyorsa bu “imkânsızlık” değil, siyasi bir tercihtir.

Eğitim Sen olarak; depreme dayanıklı kalıcı yaşam alanları ve okulların inşasını, şeffaf altyapıyı, her öğrenciye ücretsiz yemek ve her emekçiye güvenceli istihdamı derhal hayata geçirmek için mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu ülkenin çocuklarını umutla, bilimle ve güvenle geleceğe hazırlamaktan vazgeçmeyeceğiz.

“2025/’26 Eğitim-Öğretim Yılı Başında Deprem Bölgesindeki İllerde Eğitimin Durumu” raporunun tamamı için tıklayınız.

Basın toplantısını izlemek için tıklayınız.

Eğitim-Sen

{ "vars": { "account": "G-DWD9KP42D3" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } < type="adsense" data-ad-client="ca-pub-7735276658433681">