© ogretmenler.net I Copyright © 2022. Her hakkı saklıdır

Laik Ve Bilimsel Eğitimi, Atatürk’ü Ve Cumhuriyeti Yok Sayan Eğitim Programını Protesto Ettik

Laik Ve Bilimsel Eğitimi, Atatürk’ü Ve Cumhuriyeti Yok Sayan Eğitim Programını Protesto Ettik

LAİK VE BİLİMSEL EĞİTİMİ, ATATÜRK’Ü VE CUMHURİYETİ YOK SAYAN EĞİTİM PROGRAMINI PROTESTO ETTİK 

Eğitim-İş olarak, Milli Eğitim Bakanlığı'nın laik ve bilimsel eğitimden uzak, Atatürk ve Cumhuriyeti yok sayan "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" isimli eğitim programları taslağını protesto ettik. Taslağın geri çekilmesi için topladığımız imzaları, Cumhuriyetin eğitim programının nasıl olması gerektiğine dair çerçeve planımızı, taslağa ilişkin tespitlerimizi Bakan Yusuf Tekin’e ilettik. 
Milli Eğitim Bakanlığı önünde yapılan basın açıklamasına Merkez Yönetim Kurulu Üyelerimiz, Türkiye genelinden şube ve il temsilcilik başkanlarımız, Konfederasyonumuz Birleşik Kamu-İş Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri ve bağlı sendikalar, TİP İstanbul İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil katıldı. 
Genel Başkanımız Kadem Özbay’ın burada yaptığı açıklama şöyle:
Bugün burada, Milli Eğitim Bakanlığı'nın laik ve bilimsel eğitime, Atatürk devrimlerine ve Cumhuriyete aykırı "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" isimli müfredat taslağına karşı sesimizi yükseltmek için bir araya geldik.
Bu taslak, eğitim sistemimizi ideolojik bir bakış açısıyla şekillendirme tehdidi taşımaktadır. Bilimsel ve laik eğitimden uzaklaşarak, ezberci ve dogmatik bir eğitim anlayışını teşvik etmektedir.
Müfredat değişikliğinin hazırlanma usulü, KHK’larla ülkeyi yöneten AKP’nin Milli Eğitim Bakanlığı’na yakışır biçimde gerçekleşmiştir.


10 yıllık uzun bir süreçte hazırlandığı söylenen müfredat değişikliği için bu alandaki eğitim-bilim uzmanlarını, üniversiteleri ve demokratik kitle örgütlerini sürece katmak yerine Bakan Tekin’in ifadesiyle “1000’in üzerinde arkadaşımız ortak çalışmış”. Bu, 1000’in üzerinde arkadaşın kim olduğu sorusu da en az müfredatın kendisi kadar tartışmalıdır. 
Bu kadar köklü bir değişimin, katılımcı bir şekilde hazırlanması gerektiği gerçeği bir yana, daha uzun vadeye yayılması ve pilot uygulamalarla test edilmesi gerekmektedir.
Yangından mal kaçırırcasına yeni müfredatı getiren Bakanlık, ifade edilenin aksine bu müfredatı hem kısa bir zamanda ve şeffaf olmayan bir süreçte hazırlamıştır, hem de 1 hafta askı süresini “katılımcı bir yaklaşım” olarak yansıtmaya çalışmaktadır. “Herkesle ortak çalışmak istiyoruz” diyen Bakan Tekin’e soruyoruz: 
-Son müfredat değişikliğini sizin de Müsteşar olduğunuz dönemde 2017’de yaptınız. 10 yılda hazırlandığını söylediğiniz bu müfredat değişikliği gizli ajandanız mıydı? Gizli saklı çalışarak paralel bir müfredat mı hazırladınız? 
-Bu süreçte kimlerle çalıştınız? Komisyona kimler, hangi kriterlere göre seçildi? Taslak programları yazanlar arasında dernek ve vakıf görünümlü tarikat ve cemaatler mi var? 
-Yeni müfredata neden ihtiyaç duyuldu? Önceki müfredatın eksikliklerini tespit edip bir ihtiyaç analizi yaptınız mı? 
-Pilot uygulamasını nerede yaptınız, sonuçları nedir? 
-Görüş ve önerileri bildirmek için neden e-devlet üzerinden giriş yapılıyor? Amacınız insanları fişlemek mi?
-Taslakta yer alan Erdem-Değer Eylem Modeli’ni, Bakan Yardımcınız Ömer Faruk Yelkenci’nin genel müdürlüğünü yaptığı okullarda geliştirilen Hayat-Denge Modeli’nden mi aldınız? Bu nedenle mi bilimsel bir kaynakça sunamadınız?
kamuoyuna açıklamak zorundasınız.
Müfredatlar ülkelerin en az anayasaları kadar önemlidir, eğitimin amaçlarıyla ilgilidir. 
Bir toplumun ortak hafızasını ortak yaşama becerisini ortaklaşmasını müfredatlar üzerinden kurarız. 
Müfredatların değişmesi için toplumsal yapılarda büyük değişiklikler olması lazım. 
Bilimsel bir eğitim sisteminde müfredat değiştirme yerine, müfredat geliştirme kavramı kullanılır. Değişen durumlara uygun şekilde ortaya konulur, yenilikleri yakalamak için önce deneme okullarında uygulanır.
Müfredatlar, eğitimin anayasasıdır! Eğitimin gerçek bileşenlerini sürece dahil etmeden, geçmişin değerlendirmesini, ihtiyaç analizini yapmadan, bilimsel tespitleri, pilot uygulaması olmadan böyle bir değişiklik yapılamaz! 
Bu taslağa dair dikkat çekilmesi gereken bir konu da programın adının “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” olmasıdır. AKP’nin Türkiye Yüzyılı sloganının kullanılması, bunun bir milli eğitim programı değil, AKP’nin parti programı olduğunu göstermektedir. Eğitim-öğretim yerine maarif sözcüğünün tercih edilmesi ise “Türkiye’nin Maarif Davası” kitabıyla bilinen Nurettin Topçu’ya ve onun Cumhuriyet karşıtı fikirlerine bir göndermedir. 
Öğretim programları ortak metnine baktığımızda, kullanılan dil, aslında siyasi iktidarın neyi amaçladığını, nasıl bir nesil yetiştirmek istediğini ortaya koymaktadır. 
Bilimsel eğitim ve akademik başarı önemsizleştirilirken, her satırda ahlaklı, erdemli, inançlı birey yetiştirmenin önemine vurgu yapılmış, sabır telkininde bulunulmuş. 
Metinde, “bilim” sadece 43 kez, “ahlak” 61 kez, “erdem” 46 kez, “değer” ise hepsinden fazla yüzlerce kez kullanılırken, Atatürk, Cumhuriyet, demokrasi, yurttaşlık hiç kullanılmamış. 
İlahiyat terimleri sözlüğünden alınmış gibi, gelişim ve evrim demekten kaçınmak için “tekamül”, bilim yerine “ilim” kelimelerinin tercih edilmesi, “belagat”, “kamil insan”  vurguları, kendi ideolojilerine uygun bir nesil yetiştirme hedefledikleri anlamına gelmektedir.
Sanki bir tekkede mürit yetiştiriyorlar! Maarif Modeli değil, mürit yetiştirme modeli! Tekrar vurguluyoruz, bu bir milli eğitim programı değil, AKP’nin parti programıdır. 
"Türkiye Yüzyılı" mottosunda nasıl Cumhuriyet eksikse, eğitim programında da Cumhuriyet eksiktir. Tarikat ve cemaatleri STK olarak gören anlayış, çağdaş bir eğitim programı yapamaz! 
Ortak metinde AKP’nin “kindar ve dindar nesil yetiştirme ideolojisi”nin temel taşları yerleştirilmiş daha sonra da bu çerçeveye özensiz bir şekilde, aceleye getirilerek hazırlatılan öğretim programları monte edilmeye çalışılmıştır. Daha net bir şekilde ifade etmek gerekirse bu program bile denemeyecek taslak metinler iki ayrı grup tarafından hazırlanmıştır. Amaç eğitim öğretime kendi ideolojileri doğrultusunda şekillendirmektir.
Okul öncesi programında, çocuklara oyun yasaklanmıştır. Çocuğun üstün yararını gözetmek yerine toplum katılımı adı altında Bakanın STK dediği tarikat ve cemaatlerin müdahalesine geniş alan açılan bir program haline getirilmiştir. 
İlköğretim ve ortaöğretim kademelerinde de durum farklı değildir. Sadeleşme adı altında programlardan cumhuriyet, laiklik, Atatürk ve bilim sadeleştirilmiş, yerine kendi ajandaları yerleştirilmiştir. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersine “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” gibi konular eklenmiş; Milli Mücadele altında Kurtuluş Savaşına yer verilmemiştir.
Işığa tuttuğunda, Atatürk’ü görmediğin Türk parası sahtedir! İçinde Atatürk’ün, Cumhuriyet’in, yurttaşlığın olmadığı müfredat, Türkiye Cumhuriyeti’nin eğitim müfredatı değildir, olamaz, sahtedir!
Bakan Tekin, müfredat programının 1 milyon 372 bin defa indirildiğini, 45 bin görüş bildirildiğini söyleyerek memnuniyetini de dile getirmiş. 
20 milyon öğrenci, 2 milyona yakın öğretmen ve akademisyen, 30 milyon veli ve diğer paydaşlarla birlikte devasa bir kitleyi direkt ilgilendiren bir konuda, asıl amaç herkesin bildiği üzere, görüş almak değildir! MEB bürokratlarına ve yöneticilerine Bakanı övmeleri ve müfredata olumlu yorumlar bırakmaları telkini çoktan gitmiş! Usulü de içeriği de görüş isteme şekli ve süresi de sorunludur! 
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli başlığı altında dayatılmaya çalışılan bu program, tarikat ve cemaatlerin Türkiye hayali olabilir ama "Cumhuriyet sizden 'fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür' nesiller ister." diyen Başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nde hem de 100. Kuruluş yılında Milli Eğitim programı olarak kabul edilemez. Kabul etmiyoruz. 
Program bu haliyle, Türkiye’nin geleceğine hizmet eden bir eğitim programı değil; dindar ve kindar nesiller yetiştirme hedefinden bir gün bile vazgeçmeyen AKP’nin parti programıdır. Cumhuriyet aktif sorumlu yurttaşlar yetiştirilmesini isterken iktidar itaatkar ve kanaatkar nesiller yetiştirmek istiyor. Bu çağdışı program taslağı da bunun bir eseri olarak karşımıza çıkıyor.
Eğitim-İş olarak, tüm demokratik kamuoyunu, bu müfredat kabusuna ‘dur’ demeye çağırıyoruz! Bugün bu karanlık eğitim tablosuna rağmen, biz Eğitim-İş’li eğitimciler olarak, Cumhuriyet’in değerlerini, Atatürk ilke ve devrimlerini, bilimin ana konularını çocuklarımıza öğretmeye devam edeceğiz! Geleceğimize sahip çıkacağız!
Basın açıklamasının ardından, Genel Başkanımız Kadem Özbay ve Merkez Yönetim Kurulu Üyelerimiz, topladığımız imzaları, Cumhuriyetin eğitim programının nasıl olması gerektiğine dair çerçeve planımızı, taslağa ilişkin tespitlerimizi içeren raporumuzu, Bakan Tekin’e iletmek üzere Bakan Yardımcısı Ömer Faruk Yelkenci’ye teslim ettik.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER