3 Aralık Dünya Engelliler Günü'nde, Kdz. Ereğlili evlatlarımızı yeni özel eğitim kampüsümüzle buluşturduk. Öğrencilerimize sunduğumuz her imkânı, bu ülkenin eğitim sisteminin adalet duygusunun, insan onuruna saygısının ve sosyal devlet ilkesine bağlılığının somut bir göstergesi olarak görüyor; engelleri birlikte aşıyoruz.
#3AralıkDünyaEngellilerGünü vesilesiyle bir kez daha hatırlıyoruz ki insanın bedeni, aklı ve ruhu bize emanet. Her bir hayat, imkânlarıyla ve eksiklikleriyle birlikte dokunulmaz bir haysiyet taşır. Millî Eğitim Bakanlığı olarak Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile her çocuğumuzu, hangi gelişim özelliğine sahip olursa olsun, medeniyet tasavvurumuzun saygın bir öznesi olarak görüyoruz. Adalet, hak ve merhameti esas alan bir eğitim iklimini birlikte inşa ediyoruz. Ereğli Özel Eğitim Kampüsü Açılış
#3AralıkDünyaEngellilerGünü vesilesiyle bir kez daha hatırlıyoruz ki insanın bedeni, aklı ve ruhu bize emanet. Her bir hayat, imkânlarıyla ve eksiklikleriyle birlikte dokunulmaz bir haysiyet taşır.
— Yusuf Tekin (@Yusuf__Tekin) December 4, 2025
Millî Eğitim Bakanlığı olarak Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile her çocuğumuzu,… pic.twitter.com/pfxZpI74vc
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Eşi@EmineErdoganve Millî Eğitim Bakanı@Yusuf__Tekin, “3 Aralık Dünya Engelliler Günü” Dolayısıyla Düzenlenen “Kdz. Ereğli Özel Eğitim Kampüsü Açılış Töreni”nde Özel Öğrenciler, Öğretmenler ve Vatandaşlarla Bir Araya Geldi
Millî Eğitim Bakanlığınca inşa edilen Zonguldak Karadeniz Ereğli Özel Eğitim Kampüsü, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü dolayısıyla düzenlenen törenle açıldı.
Özel gereksinimli öğrencilerin halk oyunu gösterisi sunmasının ardından konuşan Emine Erdoğan, kampüsün güzel fikirlerin, iyi niyetlerin ve işine gönülden bağlı insanların ortak emeğinin eseri olduğunu söyledi.
u örnek eğitim yuvasının devletin çocukların ve ailelerin daima yanında olduğunu, onlar için her zaman daha iyisini yapma kararlılığının somut ifadesini yansıttığını belirten Erdoğan, bu özel günde kendilerine bu gururu yaşatan Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'e ve Bakanlık çalışanlarına teşekkür etti.
Erdoğan, emeği geçen herkesi kutlayarak çocuklar için fedakârca çalışan öğretmenlere şükranlarını sundu.
"Bir medeniyetin gelişmişliği, içindeki en zayıf üyelerine nasıl davrandığıyla ölçülür." şeklinde meşhur sözün bulunduğunu aktaran Erdoğan, bir toplumun her mensubunu eşit önemde gördüğünde medeni olduğunu kaydetti.
Erdoğan, "Yeryüzündeki hayatı herkes için yaşanabilir kılmanın derdindeysek, kalbimizin odalarında herkese yer varsa, işte o zaman, adil ve hakiki bir insan sevgisinden bahsedebiliriz." diyerek, konuşmasına şöyle devam etti:
"3 Aralık Dünya Engelliler Günü, bu konudaki eksiklerimizi düşünmenin, 'Hayatı güzelleştirmek için daha fazla ne yapabiliriz?' diye sormanın bir vesilesi olmalıdır. Biz engellilik kavramını insanları iki gruba bölen bir etiket olarak görmüyor, karşımızdakine eksiklik atfeden bir bakışla ele almıyoruz. Engelli bireylerin hayatlarını kolaylaştıracak sistemsel düzenlemeleri, eğitim ve istihdam olanakları oluşturmayı ya da erişilebilirliği sağlamayı, bir hakkın teslim edilmesi olarak görüyoruz çünkü engelli bireyler toplumun eşit, onurlu ve saygın fertleridir. Onlara esas engel teşkil eden, sistemik sorunlardır. O nedenle bu sorunları çözmek ve toplumu herkesin sahip olduğu farklı yetenek seviyelerine uyumlu hâle getirmek hepimizin görevidir."
"Hükümetimiz ilk günden bu yana engellilerin haklarını korumak için güçlü adımlar atıyor"
En başta inançlarının kendilerini, yeryüzünü imar etmekle mükellef kıldığını belirten Erdoğan, "Okul, hastane, bina, yol yaparken kapsayıcı olabiliyorsak; bu hizmetlerden herkes eşit şekilde faydalanabiliyorsa... İş yerleri, alışveriş merkezleri, sinemalar, tiyatrolar, yani sosyal ve kamusal hayatın nabzının attığı yerlere ulaşmak, bir külfet olmaktan çıkmışsa... Kimse kendini hayatın kıyısına itilmiş hissetmiyorsa... İşte o zaman, işimizi layığıyla yapıyoruz demektir. Hükûmetimiz, ilk günden bu yana engelli vatandaşlarımızın haklarını korumak ve sosyal adaleti tesis etmek için çok güçlü adımlar atıyor." diye konuştu.
Erdoğan, hükûmetin erişilebilirlik standartlarından bakım desteğine, evde bakım hizmetlerinden eğitimde kaynaştırma ve bütünleştirme uygulamalarına geniş kapsamlı çalışmalar yürüttüğünü anlatarak bu anlamda ailelere maddi ve manevi destekler sağlandığını kaydetti.
Ailelerin yaşadığı sorunların farkında olduklarını dile getiren Erdoğan, "Hayatın sizi bazen yorduğunu görüyoruz. O yüzden, biz bu yolu sizlerle birlikte el ele, omuz omuza yürüyoruz. Bugün açılışını yaptığımız bu eğitim kampüsü, bizim için ne kadar değerli olduğunuzun, evlatlarımızı bu toplumun emaneti ve zenginliği olarak gördüğümüzün bir ispatıdır. Hiçbir şüpheniz olmasın ki kamu kurumlarımızla, yerel yönetimlerimizle ve devletimizin tüm imkânlarıyla, her zaman sizlerin yanında olmaya devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.
"Özel eğitime ihtiyacı olan çocuklarımızın akranlarıyla okuması gelişimlerine olumlu yansıyor"
Erdoğan; okullarda kaynaştırma ve bütünleştirme uygulamalarıyla, özel eğitime ihtiyacı olan çocukların diğer akranlarıyla okuduğunu dile getirerek bu uygulamanın bir yandan özel ihtiyaçları olan çocukların gelişimine olumlu katkılar sağlarken diğer yandan birlikte yaşama kültürünü beslediğini belirtti.
Bunun çocukların empati kurabilen, hayatın farklılıklarla zenginleştiğini içselleştiren, yardımlaşma ve dayanışmanın önemini erken yaşlarda kavrayan, erdemli insanlar olarak yetişmelerini sağladığına işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hepimiz haber mecralarında, ayrımcılığın ve nefret dilinin, tüm dünyada yaygınlaştığına dair haberlere, üzülerek şahit oluyoruz. Modern dünya, hayatı ve insanları iki kutuplu hâle getiriyor. Gönül köprülerini yıkıyor. En kötüsü de bireyselliği ön plana çıkararak, bencilliğe meşru bir zemin kazandırıyor. O nedenle manevi değerlerin erozyona uğradığı, böylesine sert bir küresel iklimde, bizi biz yapan kültürel kodlarımıza ve toplumsal adap kurallarımıza daha sıkı sarılmamız gerekiyor. Ne yazık ki bazen sırf AVM'lerin giriş kapılarına yakın diye, engelli vatandaşlarımız için tahsis edilmiş park yerlerinin işgal edildiğini görüyoruz. Aynı şekilde kaldırımlarda, görme engellilerin yolunun üzerine ya da engelli rampalarının önüne bırakılmış araçlara sıkça rastlıyoruz, hatta bu sürücülerin, kendilerini uyaranlara karşı, hiçbir mahcubiyet içermeyen tavırlar takındıklarına, üzülerek şahit oluyoruz. Oysa bu topraklar gönüller yapmaya gelenlerin, işi kolay kılanların, şefkat ve merhamette güneş gibi olanların, 'İnsan insanın yurdudur.' diye inananların, kılı kırk yaran ince ruhların memleketidir. O yüzden ne hayatı birbirimize zorlaştırmak bize yakışır ne de birbirimizi incitmek..."
"İnsan; aklıyla, gönlüyle zengin bir varlıktır"
Erdoğan, bugün dünyada 1 milyardan fazla engelli insan bulunduğunu aktararak, "Engellilik, imtihan dünyası olduğuna inandığımız bu alemde, hayatın türlü türlü hâllerinden biridir. Bizim inancımızda ve medeniyet tasavvurumuzda insan, yalnızca bedenden ibaret olmayan; aklıyla, ruhuyla, kalbiyle, gönlüyle, hayaliyle de var olan çok zengin bir varlıktır. Âşık Veysel'in gönlü, Cemil Meriç'in aklı, medeniyetimize nasıl hiç silinmeyecek izler bıraktıysa... Paralimpik sporcularımız, hayalin ve bir ideale inanmanın sınırsızlığını nasıl gösterdiyse... Yolları açıldığı takdirde aynı şekilde insanlığa ilham verecek nice insanımız var. Yeter ki onların varlık potansiyellerini gerçekleştirmelerine fırsat verecek imkânlar oluşturalım." ifadelerini kullandı.
Engelli bireylerin karar alma mekanizmalarında ve liderlik pozisyonlarında yer almalarının önemli olduğuna dikkati çeken Erdoğan, sürdürülebilir kalkınmanın ve toplumsal değişimin yolunun, birlikte düşünmekten, hayata birbirlerinin gözlerinden bakmaktan geçtiğini sözlerine ekledi.
"Engelliliği merhamet söylemine sıkışmış bir başlık olmaktan çıkardık"
Törende konuşan Bakan Tekin de engelliliğin toplumsal, zihinsel ve ahlaki bir düzlemde herkesi içine alan bir sınama alanı olduğunu söyledi.
Dünya Sağlık Örgütü verilerinin her bir toplumda ve her coğrafyada milyonlarca insanın farklı tür ve düzeylerde engellerle yaşadığını ortaya koyduğunu belirten Tekin, karşılarında artık görmezden gelemeyecekleri küresel bir gerçeklik olduğunu vurguladı.
Tekin, kimi eksiklikler bedensel veya duyusal farklılık olarak hemen fark edilirken, kimi eksikliklerin merhametsiz bir bakışta, ilgisiz bir kalpte yanıbaşındaki yükü görmezden gelen bir zihinde gizli olduğunu dile getirerek, "Bize düşen; görüp de görmeyen, duyup da duymayan, hissedip de hissedemeyen bütün eksiklik biçimlerini birlikte düşünmek, kendi hâlimizi de o terazide tartmaktır çünkü asıl mesele engelli kardeşlerimizi hayatın içine almak kadar kendi kalbimizin etrafında ördüğümüz görünmez engelleri de kaldırmaktır." diye konuştu.
Bu bağlamda Kur'an-ı Kerim'in çok dikkat çekici bir tasnif yaptığını vurgulayan Tekin, "Kur'an-ı Kerim'de 'Gerçek körlük gözlerin körlüğü değil, kalplerin körlüğüdür.' buyurulur. Aynı şekilde anlamayan kalplerden, işitmeyen kulaklardan, görmeyen gözlerden de söz eden ayetler, eksikliği fiziksel bir durumun ötesine taşıyarak insanın hakikatle ilişki kurma biçimine işaret eder. Böylece engellilik sadece tıbbi ya da hukuki bir kategori olmaktan çıkar; insanın kalbiyle, zihniyle, vicdanıyla kurduğu bağın niteliğini sorgulayan bir çerçeveye dönüşür ve 'Kim gerçekten mahrumdur?' sorusunu hepimizin önüne koyar." ifadelerini kullandı.
Bakan Tekin; herkesin bir engeli olduğuna, kimisinin engelinin görünür, açıkça herkes tarafından fark edilebilir biçimde, kimisinin de görünmez engelleri olduğuna dikkati çekerek sözlerine şöyle devam etti:
"Meseleyi konuşurken dilimize de dikkat kesilmek zorundayız. Kullandığımız her kelime karşımızdakine olduğu kadar kendimize de ayna tutar. Günlük dilde engelli derken bile kelimenin içinde saklı duran o engeli farkında olmadan aramıza koyduğumuz mesafeyi, çizdiğimiz görülmez sınırları görmek zorundayız. Çoğu zaman fark etmeden biz ve onlar diye iki ayrı dünya kuruyoruz. İnsanı bir eksiklik üzerinde tanımlayan bir dili içselleştiriyoruz. Oysa yapmamız gereken tek şey tarihimizi, kültürümüzü, geleneklerimizi ve insanlığımızı öncelemektir. İnsan onurunu önceleyen, rızayı önemseyen, mümkün olduğunca kişinin kendini nasıl tanımladığına kulak veren bir dili hep beraber şuurlu biçimde inşa etmektir."
Engelliliğin güçlü bir sosyal boyutu olduğuna işaret eden Tekin, bedensel ve duyusal eksikliği olanların bakım yükünün bir ailenin sabrına ve imkânlarına terk edildiğinde ortaya çıkan şeyin bireysel sorun değil, yapısal adaletsizlik olduğunu anlattı.
Tekin, sosyal devlet ve toplumun ortak sorumluluğunun, bu yükü tek başına ailelerin omuzuna bırakmamak; kamusal politikalarla, yerel yönetimlerle eğitim ve istihdam alanındaki düzenlemelerle paylaşmak, hayatı herkes için erişilebilir kılmak olduğunun altını çizerek, "Dilimizi dönüştürmek, bakışımızı düzeltmek, kamu politikalarımızda ve mevzuat metinlerimizde bu hassasiyeti büyütmek bu yüzden çok önemlidir. İşte bu değerler, ifade ettiğim bu felsefi zemin, Türkiye'de Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bilhassa son yirmi yılda her alanda olduğu gibi engellilik alanında da önemli bir zihniyet dönüşümüne şahitlik etti. Engelliliği merhamet söylemine sıkışmış bir başlık olmaktan çıkardık ve insan onurunu merkeze alan hak temelli bir noktaya taşıdık. Ben bu felsefe, bu anlayış değişikliğinden dolayı Sayın Cumhurbaşkanımıza huzurlarınızda bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Hem şahsım hem milletim hem millî eğitim adına..." ifadelerini kullandı.
Son yirmi iki yılda güçlenen bu hak temelli sosyal devlet anlayışının, medeniyet mirasının güncel ve kararlı bir yorumu olduğunu belirten Tekin, "Bizler de Millî Eğitim Bakanlığı olarak geçtiğimiz eğitim öğretim yılında uygulamaya koyduğumuz Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nde bu yorumun eğitim alanındaki çerçevesini oluşturacak ve onu kurumsallaştıracak, her çocuğumuzu hangi gelişim özelliğine sahip olursa olsun bu medeniyet tasavvurunun saygın bir öznesi olarak gören engellilik karşısındaki hak, adalet ve merhamet ölçülerimizi nesiller boyu taşıyacak bir eğitim iklimine dönüştürmeyi hedefliyoruz." dedi.
Tekin, Millî Eğitim Bakanlığı olarak eğitim politikalarını farklı gelişim özelliklerine ve ihtiyaçlara sahip çocukları kuşatacak şekilde tasarladıklarını, özel eğitime ihtiyacı olanları sistemin merkezinde konumlandırdıklarını anlatarak, şöyle konuştu:
"Onlara sunulan her imkânı bu ülkenin eğitim sisteminin, adalet duygusunun, insan onuruna saygısının ve sosyal devlet ilkesine bağlılığının somut göstergesi olarak görüyoruz. Özel eğitim hizmetlerimizi en az sınırlandırılmış eğitim ortamı ilkesine göre kurguluyoruz. Akranlarıyla yan yana okuyan kaynaştırma ve bütünleştirme öğrencilerimiz, bu sistemin ana omurgasını teşkil ediyor. Eğitim ortamlarını, gerçek hayat becerilerini destekleyen özel eğitim okullarından özel eğitim sınıflarına ve tam zamanlı kaynaştırmaya doğru kademeli yapı içinde düzenliyoruz. Okullarımızın yeni inşa edilen binalarını özel gereksinimli öğrencilerimizin bedensel ve fizyolojik ihtiyaçlarını dikkate alacak şekilde tasarladık, tasarlamaya devam ediyoruz. Mevcut binalarımızı erişilebilirlik standartlarına göre yeniliyoruz. Ayrıca, ulaşım ve yemek desteğiyle de ailelerimizin omuzundaki bu yükü hafifletmeye çaba sarf ediyoruz."
"Ülkemiz güçlü ve yaygın bir özel eğitim ekosistemine kavuşmuş durumda"
Özel gereksinime ihtiyacı olan çocukların ve ailelerinin 2002 öncesinde çok zorlu koşulları yaşayan bir kesim olduğuna işaret eden Tekin, "2002'den sonra kararlı biçimde eğitim öğretim altyapısına yaptığımız yatırımlar neticesinde bugün geldiğimiz noktada ülkemiz güçlü ve yaygın bir özel eğitim ekosistemine kavuşmuş durumdadır. Uluslararası alanlarda, uluslararası toplantılarda Türkiye'de bu konuda yaptıklarımızı anlatırken birçok ülkenin eğitim bakanı Türkiye'nin bu tecrübesini transfer etmek, yerinde görmek üzere Türkiye'yi ziyaret edeceğini bizlerle paylaşıyor. Kaynaştırma ve bütünleştirme kapsamında eğitim alan toplam 436 bin 741 öğrencimiz, özel eğitim sınıflarında 97 bin 925 öğrencimiz ve özel eğitim okullarındaki 67 bin 811 öğrencimizle bu hedeflere doğru yürüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Bakan Tekin, 10 bin 915 öğrenciye evde eğitim hizmeti verdiklerini belirterek, "Hastanede hekim öğretim hizmeti verdiğimiz özel gereksinimli öğrencilerimiz var. Özel yetenekli öğrencilerimizin devam ettiği -ki yaklaşık 110 bin civarında öğrencimizin devam ettiği- BİLSEM'lerimiz var. Bunlar kamusal anlamda kamu okullarında yaptıklarımız... Bir de bunların dışında özel alanda yaptıklarımız var. Ülke genelinde toplam 3 bin 348 özel eğitim ve rehabilitasyon merkezimiz var. Yani özel sektör tarafından kurulmuş eğitim birimi var. Bunların kayıtlı öğrenci sayısı 605 bin 818. Bu kurumlarda 46 bin 81 eğitim, 12 bin 513'ü personel olmak üzere toplam 58 bin personel görev yapıyor." bilgisini paylaştı.
Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde eğitim alan çocukların masraflarının kamu bütçesinden karşılandığına değinen Tekin, "Aylık her bir öğrencimiz için 7 bin 808 lira, 2025 yılı ekim ayı sonu itibarıyla toplam yaklaşık 40 milyar lira bu kurumlara destek ödemesi yapmış durumdayız. Bu ifade ettiğim rakamlar bizim kamu eğitim kurumları dışında yani bu özel eğitim kampüslerimizin dışında özel rehabilitasyon merkezleri için yaptığımız şeyler." dedi.
"Ulusal yapay zekâ destekli zekâ testimiz artık var"
Bakan Tekin, Türkiye'nin özel gereksinimli çocuklarla ilgili yaptığı testler konusunda daha önce yurt dışına ciddi miktarda kaynak aktarımı olduğuna işaret ederek, "Yurt dışından testler satın alıyorduk. 2017 yılında TÜBİTAK'la ortak proje başlattık ve geçen yıl proje tamamlandı. Bizim Türkiye'ye özgü, kendimize özgü, yani tamamen yerli ve millî akademisyenler, bilim insanları tarafından Millî Eğitim Bakanlığımızla üretilen bir ulusal yapay zekâ destekli zekâ testimiz artık var. 3-22 yaş aralığındaki çocuklarımızın ve gençlerimizin yetenek alanlarını çok boyutlu biçimde tanımlamaya hastane ve evde eğitim gibi özel koşullarda dahi adil ve güvenilir biçimde ölçme imkânı sunacak bir zekâ testimiz artık var. Gayretimiz her bir çocuğumuz için uygun öğrenme alanları açmak, öğretmenlerimizin elini güçlendirmek ve erişilebilirliği bu ülkenin standart bir normu haline getirmek..." ifadelerini kullandı.
Meselenin gözlerin ve kalplerin meselesi olduğunu belirten Bakan Tekin, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Çoğu zaman 'Güzel insanlar, güzel atlara binip, gitti.' derler. Ben buna inanmıyorum. Bu ülkenin güzel insanları engeliyle, emeğiyle, sabrıyla hayatı omuzlayan nice kardeşimiz, annemiz, babamız, öğretmenimiz hâlâ aramızda. Eksik olan onlar değil, eksik olan bizim bakış açımız. Gözlerimizi ekranlara, gündelik telaşlara, kendi dertlerinizin dar çerçevesine rehin bıraktığımızda yanımızdaki özel gereksinimli bir gencin emeğini, fedakârlığını göremez hâle geliyoruz. Lütfen, hep beraber gözlerimizi geri çağıralım ki bu mekânı dolduran her bir evladımızın, her bir annenin, her bir öğretmenin yüzündeki emeği ve umudu hakkıyla görebilelim."
Konuşmaların ve kampüsün açılış kurdelesinin kesilmesinin ardından Erdoğan; protokol üyeleri, öğrenciler ve öğretmenlerle hatıra fotoğrafı çektirdi.
Daha sonra kampüsü gezen Emine Erdoğan, öğrencilerle sohbet etti. Erdoğan, ana sınıfı bölümünde bulunan faaliyet odasında, Recep Asaf isimli otizmli çocuğun oyununa da eşlik etti.
Katıldığı etkinlikte kitap okuyan çocukları dinleyen Erdoğan, engelli çocukların hayatlarını idame ettirmeleri için faaliyet alanında hazırlanan çalışmaları izledi.
Öğrencilerin hazırladığı "Sıfır Atık Sergisi"ni de gezen Erdoğan, incelediği çalışmalar hakkında öğrencilerden bilgi aldı.
Erdoğan ve Tekin, öğretmenler odasında öğretmenlerle bir araya gelerek faaliyetler hakkında bilgi edindi. Emine Erdoğan, Zonguldak'ın Alaplı ilçesinde koruma altına alınarak tescillenen Bronz Çağ'a tarihlenen, Anadolu'nun bilinen en yaşlı, dünyanın ise en yaşlı 5 ağacı arasında yer alan porsuk ağacı dalından köklendirilen fideyi, Bakan Tekin'le kampüs bahçesine dikti.
Kampüs, 10 bin metrekare alan üzerine inşa edildi
Zonguldak'ın Karadeniz Ereğli ilçesinde orta-ağır düzeyde özel gereksinimli bireylerin eğitim görmeleri amacıyla Millî Eğitim Bakanlığı standartları doğrultusunda 10 bin metrekare alana özel eğitim kampüsü yapıldı.
Kampüste 1 özel eğitim anaokulu, 1 özel eğitim uygulama okulu (1. 2. ve 3. kademe) olan ana binada kapalı yüzme havuzu, konferans salonu, yemekhane, 2 sera alanı, açık basketbol ve voleybol sahası, halı saha ve 2 güvenlik kabini yer alıyor.