3 Aralık Dünya Engelliler Günü -
Engellilik Konusunda Hüküm Süren Sağlamcılık Anlayışı Terkedilmeli, Eşit Yurttaşlık Temelli Bir Yaklaşım Benimsenmelidir!
Türkiye’de birçok kesim eşit yurttaşlık ve kamu hizmetlerine erişim konusunda sorun yaşamaktadır. Bu toplumsal kesimlerin başında gelen engellilerin, nüfus içindeki oranı resmi verilerle yüzde 10-12 bandında ifade edilmekte ise de güncel bir engelli nüfusu oranı kamuoyuna açıklanmayı beklemektedir.
Türkiye’de milyonlarca engelli yurttaş, ev hapsine benzer koşullarda, toplumdan izole edilmiş ve sosyal-ekonomik yaşamdan koparılmış haldedir. Engellilere yönelik yaygın yoksullaştırma, şiddet ve ayrımcılık politikaları uygulanmaktadır. Evde, işte, sokakta, okulda ve yaşamın birçok alanında engellilere sağlamcılık dayatılmaktadır. Engellileri her anlamda yetersiz gören bu ideolojinin etkisi ile engelliler yaşam alanlarından, ekonomik üretim, siyasal katılma olanaklarından, sanatsal faaliyetlerden, medyadan geri bıraktırılmaktadır. İktidar ve geleneksel toplumsal yaklaşım dolayısıyla önyargılar ve alışkanlıklar engellilerin karşı karşıya olduğu sorunları ağırlaştırmaktadır.
Engellilik, yalnızca bireysel ya da tıbbi bir durum değildir. İş cinayetlerinden trafik kazalarına, ev içi şiddetten sürmekte olan çatışma ve savaşlara; yetersiz beslenmeden akraba evliliklerine, gebelik ve doğum süreçlerinde sağlanmayan tıbbi desteklere kadar birçok toplumsal ve siyasal etken, engellilik durumlarını “doğal durumlar” olmaktan çıkarmaktadır. Kamusal politika ve hizmetlerin eksiklikleri, engellilerin yaşamını zorlaştırmakta ancak Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’nin gerekleri yıllardır yerine getirilmemektedir.
20 yıldır ertelenen erişilebilirlik düzenlemeleri, 2005 tarihli 5378 sayılı Kanun’un uygulanmaması nedeniyle fiilen kadük bırakılmıştır. Erişilebilirliğin yokluğu, engellilerin eğitimden sağlığa, ulaşımdan çalışma hayatına kadar temel haklarını kullanamaz hale getirmektedir. Üstelik ekonomik kriz koşullarında bu hak kayıpları çok daha ağır bir biçimde yaşanmaktadır.
TÜİK ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı engelli işgücüne dair güncel veri açıklamaktan kaçınmaktadır. Mevcut TÜİK-İŞKUR verileri ise engellilerin yaklaşık %80’inin işgücü piyasasının dışında kaldığını göstermektedir.
Kamu ve özel sektörde uygulanması gereken istihdam kotaları dahi yıllardır uygulanmamaktadır. Bazı bakanlıkların ve kurumların yasal zorunluluk olan %3’lük istihdam oranına bile uymaması, iktidarın sağlamcı ve ayrımcı bir politik hat izlediğinin göstergesidir.
Engellilere yönelik çalışma, ulaşım, yoksulluktan ve şiddetten korunma hakları sistematik bir biçimde ihlal edilmektedir. Kamuda istihdam edilen engellilerin büyük çoğunluğunun “yardımcı hizmetler sınıfında” tutulması, hizmet içi eğitimlerde dışlanmaları ve maruz kaldıkları sağlamcı mobbing uygulamaları ise soruşturulmadan geçiştirilmektedir. Engellilerin görevde yükselme ve hizmet içi eğitim hakları fiilen engellenmektedir. Çalışma ortamlarının erişilebilir olmaması, idarecilerin ayrımcı ve sağlamcı tutumları engellileri bezdiren bir durum olarak yaşanmaktadır.
2024 ve 2025 yılları, engelli haklarında büyük kayıpların yaşandığı; damgalama, ayrımcılık ve dışlamanın arttığı bir dönem olarak kayıtlara geçmiştir. Engelli çalışanların emeklilik ve prim gün koşulları ağırlaştırılmıştır. 2025 yılı engelli aylıkları açlık sınırının çok altında bırakılmıştır.
Temmuz 2025 itibarıyla engel oranı %40–69 olanların aylığı 4.302 TL, %70 ve üzeri olanların aylığı 6.453 TL’ye çıkarılmış olsa da bu rakamlar 30 bin TL’ye yaklaşan açlık ve 100 bin TL’ye yoksulluk sınırlarıyla kıyaslandığında sefalet ücretleri niteliğindedir. Engellilere verilen 11.702 TL’lik evde bakım parasının bir destek değil, iktidarın sürdüre geldiği “sadaka politikası” olduğu açıktır. Bu kapsamda büyük çoğunlukla kadın emeğinin güvencesiz, sigortasız ve emekli olamama haline son verilmeli, bakım desteği sunan herkese asgari ücretin altında olmayacak şekilde ücret ödenmelidir.
Engelliler için hayati öneme sahip ortez, protez, tekerlekli sandalye, işitme cihazı gibi çoğunlukla ithal tıbbi araçlara erişim döviz kuru nedeniyle neredeyse imkânsız hale gelmiştir. SGK destekleri reel fiyatların çok gerisinde kalmakta ve aradaki uçurum her geçen gün büyümektedir. Ekonomik kriz, siyasal baskı politikaları ve toplumsal dayanışma ağlarının zayıflatılması, engellileri ve ailelerini daha da yoksullaştırmakta, çaresiz ve umutsuz bırakmaktadır.
KESK olarak, engelliler için eşit yurttaşlık temelli bir yaklaşımın benimsenmesi ve sağlamcılık ideolojisinin geriletilmesi için aşağıdaki politika ve uygulamaların hayata geçirilmesini talep ediyoruz:
· Nüfusun %10-12’sini oluşturan engellilere genel ve yerel bütçelerde ayrılan pay bu oran doğrultusunda düzenlenmelidir.
· 20 yıldır ertelenen erişilebilirlik düzenlemeleri ve mevzuatı evrensel tasarım ilkesi esas alınarak; tüm kamu alanlarında, kurumlarda, toplu taşıma ve ulaşımda, dijital hizmetlerde ve işyerlerinde eksiksiz uygulanmalıdır.
· Kamuda çalışan engelli sayısı belirli bir atama planı çerçevesinde engellilerin nüfus içindeki oranına yaklaştırılmalıdır. Yani belirli bir takvimde gerekli mesleki ve lisans eğitimlerini tamamlamış engellilerin kamuya atanması sağlanarak engellilerin kamudaki istihdam sayısı 400-500 bin bandına ulaştırılmalıdır.
· Engelli nüfusun yaş, toplumsal cinsiyet, sosyo-ekonomik durum, eğitim, medeni durum, il ve engel türüne göre güncel verileri tespit edilmeli, şeffaf biçimde kamuoyuna açıklanmalı ve sunulan kamu hizmetleri veri temelli planlanmalıdır.
· Tüm kamu çalışanları başta olmak üzere engelli hakları konusunda düzenli farkındalık eğitimleri verilmeli bu eğitimler toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama perspektifi esasında şekillendirilmelidir.
· Belediyeler, üniversiteler ve tüm bakanlıkların taşra teşkilatlarında kadrolu işaret dili tercümanı istihdam edilmelidir; Braille ve işaret dili materyalleri yaygınlaştırılmalıdır. Kamu hizmetleri sunumunda işaret dili kullanımının teşvik edilmesi amacıyla yasal düzenleme yapılmalıdır.
· Temel yurttaşlık geliri sağlanmalı; kişi geliri asgari ücretin altında kalan tüm engellilere asgari ücret altında olmayacak şekilde destek verilmelidir.
· Engelli emekçilere yönelik mobbing ve sağlamcılık pratikleri cezai yaptırımla karşılanmalı; insan onuruna yakışır iş ve yaşam koşulları güvence altına alınmalıdır.
· Medya, siyaset ve ekonomik yaşamda engelli temsili artırılmalı; ayrımcı söylemlerle mücadele edilmelidir.
· Sık yaşanan kur şoklarının yol açtığı tıbbi cihaz ve medikal ürün erişim sorunları için acil kamusal destek programları oluşturulmalıdır.
· SMA, Serebral Palsi, SSPE, Down Sendromu ve diğer nadir hastalıklara sahip bireyler ve aileleri kapsamlı sosyo-psikolojik ve ekonomik destekten yoksun bırakılmamalıdır. Bu kapsamdaki yurttaşlara yönelik kamu hizmetlerini sağlamak amacıyla kamusal bir fon kurulmalı ve “kişilerin yardım toplarken mağdur olma süreçlerine” son verilmelidir.
· Rehabilitasyon ve bakım merkezlerinde hizmetler kamusal bir anlayışla düzenlenmeli, engellilere yönelik şiddet, istismar ve onur kırıcı pratikler etkin denetimle engellenmelidir. Buralarda çalışan emekçiler kamu görevlisi olmalı ve güvencesiz çalıştırılamamalıdır.
· Otistiklere ve diğer engelli gruplara yönelik dışlayıcı söylemler ve şiddet cezalandırılmalı; alternatif iletişim ve eğitim yöntemleri için kapsamlı kamu politikaları geliştirilmelidir.
· Deprem, savaş ve çatışmaların yol açtığı kitlesel engellilik durumları için geniş kapsamlı destek programları uygulanmalıdır.
Engellilerin hakları; insan ve yurttaş haklarıdır. İnsan Hakları ile İnsandır. İktidarın sağlamcı, ayrımcı, özelleştirmeci ve piyasacı politikalarına karşı tüm engelliler için eşitlik, adalet ve kamusal bir sosyal politika talep etmeye devam edeceğiz.