Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin imzasıyla 03.09 2024 tarihinde okullarımıza gönderilen yazıda “Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği”ile “Milli Eğitim Bakanlığı Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliği”nde düzenlenen ders, teneffüs ve öğle saatlerinde bu öğretim yılında geçerli olmak üzere “yık yap veya güçlendirme” kapsamına alınan okulların öğrencilerin taşındığı okullar ile öğrenci yoğunluğu nedeniyle ikili eğitim yapan okullarda ders saatleri 40 dakikadan 30 dakikaya düşürülmüştür.
Sayın Bakan bu yazısıyla, 2012 yılından bu yana ortadan kaldıracaklarını vaat ettikleri ikili eğitimi kaldırmadıklarını bir kez daha ilan etmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı, ikili eğitim yapan okullarımızın kentlere göre dağılımı ve toplam sayısını açıklamalıdır. İkili eğitim, nitelikli eğitime erişim sorunun çözülmediğinin, nüfus yoğunlaşması yaşanan yerlerin önceden tespit edilip gerekli yatırımların yapılamadığının kanıtıdır. İkili eğitim uygulaması Bakanlığa hakim olan öngörüsüzlük ve plansızlığın somut halidir.
Eğitim-öğretimde her uygulama, bilimsel araştırmalara, test edilmiş, denenmiş ve olumlu sonuçları alınmış bilgilere dayanmak zorundadır. Ders, teneffüs ve öğle arası süreleri de bu tür araştırmalara dayalı olarak belirlenmektedir. Bir dersin 40 dakika olmasının arkasındaki bilimsel bilgi çocukların ortalama dikkat süreleriyle ilgilidir.
Araştırmalar çocukların dikkatlerinin ortalama 18 dakika olduğunu ortaya koymuştur. Bu nedenle bir derste öğretmenlerin öğrencilerin ilgisinin dağıldığı anda ilgiyi tekrar toparlamak için ders içerisinde 2-3 dakika ara vermesi ve ilgiyi topladıktan sonra dersine devam etmesi gerekir. Öğretmen tarafından sınıfta dikkat toplamanın zorluğu düşünüldüğünde öğretmen maksimum bir 18 dakika daha dersine devam edebilir.
Ders saatlerinin belirlenmesinde bu bilgiyi esas aldığımızda ders saatinin 30 dakika olmasının hiçbir anlamı yoktur. Öğretmenin sınıfa girip çocukların ilgisini derse toplayıp dersini yapabilmesi 20+20 dakika biçiminde gerçekleştiğine göre, öğretmen dersinin birinci bölümünü bitirip tekrar öğrencinin ilgisini toplayıp derse başladığı anda zaten teneffüs anı gelmiş demektir. Bu durumda ders saatinin 20 ya da 40 dakika olmasının bir anlamı olabilir ama 30 dakika olmasının hiçbir anlamı bulunmamaktadır.
Konuyla ilgili ikinci nokta ders programlarındaki kazanımların 40 dakikaya göre planlanmış olmasıdır. Ders süresinin 30 dakikaya indirilmesi her derste bazı kazanımlardan vazgeçilmesi demektir. Vazgeçilmesi gereken kazanımlar konusunda ise bir planlamanın yapılmadığı görülmektedir. Böyle bir planlama yapılmamış dahi olsa ders saatinin 40 dakikadan 30 dakikaya indirilmesi kaçınılmaz biçimde hedeflenen kazanımlara ulaşılamayacağından öğrencilerde öğrenim eksikliğinin oluşmasına yol açacaktır. Bu eksikliğin bakanlık tarafından ön görülmediği anlaşılmaktadır. Çünkü ilgili yazıda bu konuya dikkat çekilmemektedir.
Hatırlanacağı üzere önceki Milli Eğitim Bakanlarından İsmet Yılmaz, 40 dakikalık ders süresini uzun bulduğunu ve 30 dakikaya indirilmesi gerektiğini belirtmiş, konuyla ilgili bilim insanları bu düşünceye önemli itirazlarda bulunmuşlardı. 2017 yılında yapılan bu tartışmadan bu yana Milli Eğitim Bakanlığı okullarımızda dikkat süresiyle ilgili bir araştırma yaptırmış değildir. Çünkü çocuklarda dikkat süresi, çocuktan çocuğa, sınıfın öğrenci mevcuduna, anlatılan konunun ilgili çekiciliğine, öğretmenin özelliklerine, kullanılan ders araç gereçlerine, sınıfın fiziki koşullarına vb çok sayıda etkene göre değişir. Toplu öğretimde bu nedenle ortalama dikkat süresi esas alınır. Bunun da tespiti basit gözlemlerle mümkün değildir. Bakanlık çocuklarda dikkat azalmasının olduğu, hızlı öğrenme gibi medyada dolaşan ama sınıf ortamının özelliklerini dikkate almayan, basit gözlemlere dayalı dolasıyla bilimsel dayanakları olmayan söylemlere kendini kaptırmadan bu tür kararlarına dayanak olması için ciddi bilimsel araştırmalar yaptırmalıdır.
Sonuç olarak, 40 dakikalık ders süresinin 30 dakikaya indirilmesi, eğitim ve çocuklarımızın yararına değil, hala çözülmeyen ikili eğitimin getirdiği sorunlar düşünülerek alınmış bir karardır. Temel motivasyonun, çocukları bir an önce okuldan eve göndermek olduğu görülmektedir. Üstelik, okullarda uygulama birliği sağlanamaması, eğitime erişimde eşitliği ciddi şekilde zedelemekte, çocuklarımızın eşit eğitim hakkından yararlanmasını engellemektedir.
Eğitim-İş olarak, Milli Eğitim Bakanlığı’nı, ikili eğitim sorununu kalıcı biçimde çözecek ve ders sürelerini bilimsel araştırmalara dayandıracak adımlar atmaya çağırıyoruz. Sadece altyapı sorunlarına yönelik geçici önlemlerle değil, uzun vadeli, çocuklarımızın geleceğini düşünen bir planlama ile eğitimin her kademesinde eşitliği sağlayan bir sistem hayata geçirilmelidir.
Sendika HaberleriŞube HaberleriBilgi-Belge-TalepDayanışmaHukuk HaberleriEğitim Haberleri