Türkiye gündemi, siyasal iktidarın elindeki gücü kaybetmemek için yargı üzerinden ne kadar ileri gidebileceğini gösteren demokrasiye yeni bir müdahale ile sarsılmıştır. Ana muhalefet İstanbul İl Başkanı ve yönetimi mahkeme kararıyla görevden alınmış, yerine kayyım atanmıştır.
Son yerel seçimden 1. parti olarak çıkan ve başta ekonomideki kötü gidişat olmak üzere birçok nedenle anketlerde giderek yükselen muhalefetin kuşatılma sürecinde; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve beraberindeki çok sayıda İBB yöneticisi tutuklanmıştır. Muhalefetin çok sayıda belediye başkanı ve yöneticisi de henüz iddianame ve mahkeme süreci dahi başlamamış olmasına rağmen masumiyet karinesi çiğnenerek yandaş medyada “100 yılın yolsuzluk soruşturması” başlığıyla satılmaya çalışılan dosyada hâlâ tutukludur.
Tutuklamalarda gerekçe gösterilen bazı faaliyetlerin, söz konusu belediyelerin AKP elinde olduğu dönemde de yapılmasına rağmen o dönemin soruşturma dışı bırakılması, “Yapıyorum çünkü yapabiliyorum” zihniyetinin hâkim olduğunu ortaya koymuştur. Tam bu noktada bahsetmek gerekir ki; hukuken şeffaf biçimde dayanağı olmayan ve yurttaşın oy hakkının haksız yere gasp edildiğini düşündüren tüm kayyım uygulamaları demokrasi kültürümüze darbedir. Ülkemiz yöneticilerinin, yani gücü şimdilik elinde tutanların, unutmaması gereken ana unsur “devletin hesap verilebilirliği” ilkesinin tartışmasız olduğudur.
CHP'nin İstanbul örgütüne atanan kayyımın yandaş medyada günler önce duyurulması, hukuki gerçeklerden ve prosedürden çok siyasi bir dizayn planı olduğunu belli etmiştir.
Kurulduğu günden bugüne parti ayrımı yapmaksızın her zaman demokrasiden ve Cumhuriyet'in kazanımlarından yana taraf olan Birleşik Kamu-İş olarak altını çiziyoruz:
Demokrasilerde yurttaşlar yöneticilerini seçer, hesap sorabilir ve hizmetinden memnun kalmazsa seçimler yoluyla değiştirebilir. Bu mekanizma, devletin tarafsız kalması gereken kuvvetlerinin kötüye kullanılması yoluyla iğdiş edilemez. Büyük Önder Atatürk'ün bu toprakların söz hakkı bile olmayan insanlarına oy hakkı verdiği Cumhuriyet, adım adım seçimsizliğe götürülemez. Elinde tuttuğu gücü kaybetmek istemeyen bir iktidarın yapması gereken; ülkenin sorunlarına çözüm getirmeye çalışmak ve daha iyi hizmet vermektir. Muhalefeti yargı sopasıyla dizayn etmeye çalışmak, demokrasilerde bir seçenek değildir, olamaz! Siyasal partilerin görevi ve amacı halk için en iyi seçenek olmaktır; diğer partileri etik ve meşru olmayan yollarla yok edip tek seçenek hâline gelmeye çalışmak, ancak demokrasi kültürünün oturmadığı ülkelerde söz konusu olabilir. Bu ülke, onu kuran büyük liderin bile siyasi yarışa herkesle eşit girdiği bir vizyonla var edilmiştir. Bu demokrasi kültürünün ve siyasi hayat işleyişinin korunması, ülkenin geleceği açısından da elzemdir.
Sadece bir emek örgütü değil, aynı zamanda demokratik bir kitle örgütü olan Birleşik Kamu-İş olarak sürecin takipçisi, yurttaşlarımızın hakları ile Cumhuriyet'in kazanımlarının bekçisi olduğumuzun altını çiziyoruz. Sürecin şeffaf, toplumun adalet duygusuna daha da yara açmayan şekilde ve bu ülkenin köklü demokrasi kültürüne uygun biçimde ilerlemesi gerektiğini vurguluyoruz.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu
Merkez Yönetim Kurulu