MEMUR

Asgari Vicdan Yok

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu "Asgari Vicdan Yok" başlığı altında açıklamalarda bulundu

Mevcut yapısı nedeniyle siyasi iktidarın kontrolünde olan Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 2026 yılı için Asgari Ücret tutarını 28 bin 75 TL olarak açıkladı. Kayıtlı çalışanların yaklaşık yüzde 70’inin asgari ücret ya da yakın ücretlerde maaş aldığı ülkemizde, açıklanan bu tutar siyasi iktidarda asgari düzeyde dahi vicdan olmadığını ortaya koyuyor!

Açıklanan bu rakamla birlikte kayıt dışı istihdam da hesaba katıldığında en az 10 milyon emekçi ve onların aileleri tam anlamıyla sefalete mahkum edilmiştir.

Durmadan büyüyen hayat pahalılığıyla, mutfaktaki yangınla, milyonlarca yurttaşımızın geçim sıkıntısıyla asla uyuşmayan yeni asgari ücret, toplumun çok büyük kesiminin daha da büyük bir hızla yoksullaşmasına yol açacaktır.

Konfederasyonumuzun Ar-GE birimi Kamu-Ar’ın araştırmalarına göre Aralık ayı itibariyle açlık sınırı 30 Bin 656 liraya çıkmıştır. Yani açıklanan asgari ücret, daha şimdiden açlık sınırının 2 bin 580 lira altında kalmıştır. Sermayeyle kol kola giren hükümet, yeni asgari ücret kararıyla ülkede emek veren, değer üreten insanlara açlık sınırında yaşamı bile çok görmüştür.

Yine Kamu-Ar’ın güncel araştırmasına göre aralık ayında yoksulluk sınırı 94 bin 913 liraya yükselmiştir. Yani yıllarca meydanlarda “En az 3 çocuk” çağrısı yapıp duranların yarattığı tablo şudur: 2 çocuklu bir anne baba, ikisi de asgari ücretle çalışsa dahi haneleri, yoksulluk sınırının neredeyse sadece yarısına ulaşacaktır. Yoksulluk sınırındaki yıllık artış, bu yılın asgari ücreti kadar artmış, 23 bin 865 liralık bir artış göstermiştir.

Acı gerçekler rakamlarla böylesine ortadayken, 28 bin liralık asgari ücret açıklamak matematikle de, çarşı-pazarın hakikatiyle de, vicdanla da yan yana gelmemektedir. Emek düşmanı politikaların acı meyvesi olarak asgari ücret, ülkede genel ücret haline getirilmişken enflasyonun yakıcılığı görmezden gelerek belirlenen asgari ücret, halkımıza “sen aç kal” demekten başka bir şey değildir.

Bu yılın başında asgari ücretin nasıl belirlendiği hatırlanacak olursa, hükümetin asgari ücreti belirlerken başlıca kriterinin ekonomik gerçekler değil o yılın seçime uzaklığı olduğu anlaşılmaktadır.

2025 yılında yüzde 44,4’lük enflasyona rağmen asgari ücrete yüzde 30 zam yapılmıştı. Yüksek enflasyona rağmen yılın ikinci altı ayı için de artırılmamıştı. Enflasyonun, bu yıl da yüzde 30’un altında kalmayacağı belli olduğu halde asgari ücrete yapılan zam yüzde 27’de tutuldu.

Dolayısıyla siyasi iktidar Anayasa’nın açık hükmüne rağmen asgari ücreti belirlerken “çalışanların geçim koşulları”nı göz önüne almamış, göz ardı etmiştir.

İki yıldır enflasyonun oldukça gerisinde belirlenen asgari ücretin “ülkenin ekonomik durumunun göz önüne alınarak” belirlendiğini söylememiz mümkün değildir.

Daha yeni tamamlanan 2026 yılı bütçe görüşmeleri sırasında Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Bakanlar ve iktidar partisinin sözcüleri Türkiye’nin ekonomik durumuyla ilgili olarak güzellemeler yaptılar ve iki ay boyunca nasıl büyük bir ekonomik başarı elde ettiklerini, Türkiye’nin gelişmiş ülkeler kategorisine nasıl girdiğini anlatıp durdular. Onların anlattıkları ekonomik başarı hikayesine baktığımızda asgari ücretle çalışan milyonlarca vatandaşımızın “gelişmiş bir ekonomiye” yakışır bir asgari ücretle çalıştırılması Anayasa’nın açık emridir.

Yeni belirlenen asgari ücret 550 Euro civarındadır. Gelişmiş ülkelerden İrlanda’da asgari ücret 2 bin 340 Euro, Hollanda’da 2 bin 245 Euro, Almanya’da 2 bin 161 Euro, Belçika’da 2 bin 112 Euro düzeyindedir. Övünmeye gelince gelişmiş ülke kategorisinde olduğunu söyleyip, emekçilerine az gelişmiş ülke asgari ücreti ödemek hangi ahlaka sığar.

Geçim koşulları ortada. 28 bin 75 lira bırakın bir ailenin, bekar bir çalışanın bile geçimini sağlamaktan uzaktır. İktidar sözcülerinin çizdiği tabloya göre son yıllarda uçup gelişmiş ekonomiler arasına giren Türkiye’nin çalışanına daha az ücret ödemek için ekonomik bir nedeni de yok.

Siyasi iktidarın asgari ücreti belirlerken, Anayasanın emrettiğinin aksine çalışanların geçim koşullarını ve ülkenin ekonomik durumunu değil sadece ücretin sermaye kesimine maliyetine odaklandığı açıkça gözüküyor. Asgari ücretin sadece 5 bin 971 lira artırılarak 22 bin 104 liradan 28 bin 75 liraya çıkarılması iktidarın sermaye kesimini ne kadar çok koruyup, emeğe ve emekçiye nasıl şaşı baktığını açık bir şekilde ortaya koymuştur.

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak altını çiziyoruz: Geçtiğimiz günlerde Meclis’ten geçirilen bütçe, emekçiyi ve emekliyi yok sayan, yoksulluğu kalıcı hale getiren bir tercihler bütçesi olmuştur. Toplu sözleşme masasında sağır, asgari ücrette kör olan siyasi iktidar, bütçede de tercihini bir kez daha emekten değil sermayeden yana kullanmıştır.

Hak arama mücadelesi polis ablukalarıyla, barikatlarla bastırılmaya çalışılsa da Birleşik Kamu-İş, kamu emekçilerinin ve emeklilerin sesi olmaktan asla vazgeçmeyecektir.

Yoksulluğu dayatan bu düzene, emekçiye reva görülen bu adaletsizliğe boyun eğmeyeceğiz; sebebi olmadığımız krizin faturasını ödemeyeceğiz, emeğin hakkını alana kadar mücadeleyi büyüteceğimizi ilan ediyoruz.

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu

Merkez Yönetim Kurulu

{ "vars": { "account": "G-DWD9KP42D3" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } < type="adsense" data-ad-client="ca-pub-7735276658433681">