Memur sayısı 2021’den 2024’e 1 milyon artmasına rağmen, bütçeden aldığı pay %25’ten %21’e düşmüştür. Buradan kendisine alan açmaya çalışanların, gündemi meşgul ederek memuru toplum nezdinde farklı göstermesinin kimseye bir faydası yoktur.
Genel Başkanımız @OnderKahveci: Rakamlar hedeflenen enflasyon değil, gerçekleşen enflasyon üzerinden konuşulmalıdır.
Ben 23 yıllık sendikacıyım. Hiçbir dönemde işçi–memur kıyaslaması yapmadım. Devletin asli ve sürekli görevleri devlet memurları eliyle yürütülür. 600 bin işçi ve 4 milyon memurun çalışma barışını koruması için, en düşük memur maaşıyla bu oranı sağlamayı savunuyoruz. Bu bir yarıştırma değil; herkesin sorumluluğu farklıdır.
OECD’de 36 ülke var, Türkiye 31. sırada. “Kamuda fazla çalışan var” söylemi tamamen bilgi kirliliğidir. Devlet kimsenin şirketi değildir! Sosyal devlet, kamu hizmetlerini yürütür. Bu hizmeti ise kamu görevlileri yerine getirir. Covid-19’u hatırlayın… Sağlık çalışanları ve diğer kamu personeli her zaman görevinin başındaydı; kamu hizmetleri aksatılmadan yürütüldü.
Genel toplu sözleşme ile hizmet kolu toplu sözleşmesi ayrı ayrı yapılmalıdır. İşçilerde uygulanan yöntem buna iyi bir örnektir. Orada süreç 5 ay sürerken, burada 22 güne sığdırılması meselelerin tartışılacağı alanı daraltmaktadır. Bizim yıllardır önerimiz, bu 30 günde genel toplu sözleşme yapılarak çalışanların haklarının geliştirilmesidir.
Masada sosyal haklar konuşulmuyor; bu doğru bir yöntem değildir. Türkiye Kamu-Sen, toplu görüşme döneminde 54 madde üzerinde mutabık kalarak müzakereyle masayı etkin kılmıştır.
2021–2023 toplu sözleşmesi de dahil olmak üzere, “enflasyon kadar zam, sıfır zamdır” ifadesini kullanan yalnızca biz olduk. Refah payı olmadan bu işin olmayacağını her fırsatta ifade ediyoruz.
Memurlar büyükşehirlerde ve tatil yörelerinde çalışmak istemiyor. Ama unutmayalım; kamu hizmet üretir. Sağlık hizmeti, belediye hizmeti, ulaşım hizmeti… Bunları kendi haline akışına bırakamazsınız.
Vergide adalet sağlanması, “biz daha az vergi verelim” demek değildir. Esas olan, kazançtan vergi almaktır. Tüm ücretliler –kamu ya da özel sektör– maaşını almadan vergisini zaten ödüyor. Elbette vergimizi ödeyeceğiz. Ama biz, bu oranın %15’te sabitlenmesini istiyoruz.
Ülkemiz için bilim üreten akademisyenlerimiz ve hocalarımız, akademik zam taleplerini de masaya götürdüğümüzden emin olsunlar.
Cumhuriyetin ikinci yüzyılında, her şeyden evvel Türkiye’nin yeni yüzyıla yakışır bir kamu personel rejimine ihtiyacı vardır. Dinimizde de, devlet geleneğimizde de işe alımdan görevde yükselmeye kadar her alanda ehliyet ve liyakate odaklı bir sisteme ihtiyaç vardır.