MEMUR

Grevler Değil, Yasaklar Milli Güvenliği Tehdit Ediyor!

KESK ve EĞİTİM SEN "GREV HAKTIR, YASAKLANAMAZ! Bu Ülkede Milli Güvenliği, Genel Sağlığı, Kamu Düzenini Bozanların Adresi Bellidir!" açıklamasında bulundu

Hükümetin 600 bin kamu işçisine reva gördüğü sefalet ücreti, enflasyon karşısında günden güne eriyen ücretlere karşı yapılan zam teklifini kabul etmeyen sendikalar, haklı öfkelerini grev kararıyla ortaya koymaya başlamıştır.

Türkiye Maden İşçileri Sendikası’nın 1 Ağustos’ta başlatmayı planladığı grev, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla “milli güvenliği bozucu nitelikte” olduğu gerekçesiyle 60 gün süreyle ertelenmiştir. Hukuken “erteleme”, gerçekte ise açık bir grev yasağı anlamına gelen bu karar, AKP döneminde getirilen 22. grev yasağıdır. Grev yasakları ve emek düşmanı politikalar mevcut rejimin karakterini açık şekilde göstermektedir.

Siyasi iktidar bir kez daha emeğin hakkını değil, sermayenin çıkarlarını koruyan bir tutum sergilemiştir. Anayasa ile güvence altına alınmış olan grev hakkı, iktidar eliyle fiilen askıya alınmakta, emeğin sesi bastırılmak istenmektedir. İşçilerin anayasal haklarını kullanarak insanca bir yaşam talep etmesi “milli güvenlik tehdidi” olarak tanımlanamaz! Asıl milli güvenlik tehdidi; yoksulluk, güvencesizlik, iş cinayetleri, adaletsiz bölüşümdür.

Hükümetin önerdiği zam teklifi, mevcut ekonomik kriz ve hayat pahalılığı koşullarında işçilere sefalet dayatmasından başka bir anlam taşımamaktadır. Bu koşullarda alınan grev kararı meşrudur, haklıdır ve gereklidir.

Hatırlatmak gerekir ki, grev sadece bir ekonomik hak değil; aynı zamanda sınıfsal bir direnişin ve demokratik bir toplumun temel taşlarından biridir. Grev yasakları, sadece işçilerin değil, tüm toplumun hak arama ve örgütlenme özgürlüğüne vurulmuş zincir olarak görülmelidir. Erdoğan’ın geçmişte dile getirdiği “grev hakkını rasyonel bir zemine oturttuk” sözü, bugün maden işçilerinin iradesine vurulan bu darbeyle ne anlama geldiğini bir kez daha göstermiştir. İktidarın “rasyonel zemin” dediği şey; işçinin susması, boyun eğmesi ve sömürüye razı olmasıdır.

Bu yasakçı karar ne hukuka ne insan haklarına ne de demokrasiye sığmaktadır. Bu nedenle örgütlü-örgütsüz tüm emekçiler ve emek örgütleri grev yasaklarına tepki göstermeli ve rejimin çizdiği sınırlar içinde mücadele etmekten uzak durmalıdır.

Siyasi iktidarın emekçilere ve onların örgütlü mücadelesine yönelik anti demokratik ve baskıcı uygulamalarına karşı sessiz kalmak, sadece işçilere değil, tüm topluma yönelik baskıyı kabullenmek anlamına gelecektir.  Maden işçileri mücadelelerinde yalnız değildir, grev haktır, yasaklanamaz!

Eğitim-Sen

{ "vars": { "account": "G-DWD9KP42D3" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } < type="adsense" data-ad-client="ca-pub-7735276658433681">