Garabet Değil, Gerçek Bir Toplu Sözleşme İkramiyesi, Grev Hakkıyla Tamamlanmış Gerçek Bir Toplu Pazarlık İstiyoruz!

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Garabet Değil, Gerçek Bir Toplu Sözleşme İkramiyesi, Grev Hakkıyla Tamamlanmış Gerçek Bir Toplu Pazarlık İstiyoruz!
Abone ol
Garabet Değil, Gerçek Bir Toplu Sözleşme İkramiyesi, Grev Hakkıyla Tamamlanmış Gerçek Bir Toplu Pazarlık İstiyoruz!

Anayasa Mahkemesinin önceki gün açıkladığı “toplu sözleşme ikramiyesinin iptali” kararına ilişkin değerlendirmelerimizi kamuoyu ile paylaşmak üzere bugün Yürütme Kurulu Üyelerimizin ve sendikalarımızın MYK üyelerinin katılımı ile bir basın toplantısı gerçekleştirdik.

Üye sendikamız TÜM BEL-SEN Genel Merkezinde gerçekleştirilen basın toplantısında

 Eş Genel Başkanımız Ayfer Koçak tarafından okunan basın metni aşağıdadır.

Değerli Basın Emekçileri,

Sizlerin de yakından takip ettiği üzere milyonlarca kamu emekçisi 05 Mart Salı gününe sıcak bir gündemle başlamıştır.

Anayasa Mahkemesinin E.2023/12  esas numaralı dosyaya ilişkin 18 Ocak 2024 tarihinde verdiği karar gerekçeli olarak Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

Söz konusu AYM kararıyla:

  • Mevcutta 2 barajını aşan kamu emekçileri sendikalarına üye olanlara, 707 gösterge rakamının aylık katsayı ile çarpımı tutarında yani aylık 548 TL olarak ödenen toplu sözleşme ikramiyesi iptal edilmiştir.
  • %2 barajı altında kalan kamu emekçileri sendikalarına üye olanlara, 250 gösterge rakamının aylık katsayı ile çarpımı tutarında yani aylık 190 TL olarak ödenen toplu sözleşme desteği ise iptal edilmemiştir.

Bu durumda %2 barajını aşan kamu emekçileri sendikalarına üye olup daha önce aylık 538 TL toplu sözleşme ikramiyesi alan kamu emekçilerine de artık bundan 348 TL daha düşük olan toplu sözleşme desteği ödenecektir.

Kısacası AYM kararı ile sendika üyesi olan tüm kamu emekçileri tabanda, aylık 190 TL’de eşitlenmiştir.

 

Değerli Basın Emekçileri,

Sizler de takip ettiniz.  Dün hem MEMUR-SEN hem de KAMU-SEN tarafından yapılan açıklamalarda Anayasa Mahkemesi kararı “garabet” olarak nitelendirilmiştir.

Evet, bize göre de ortada garabet bir durum vardır.

Hatta garabetler silsilesi vardır.

Ancak bu garabetler silsilesinin kaynağında önceki gün açıklanan Anayasa Mahkemesi kararı değil, yıllardır çalışma hayatına iktidarlar eliyle sokulan, gittikçe daha da bozuşturulan sistem vardır.

  • Bu garabetler silsilesi kamu emekçisini hala kapı kulu olarak gören zihniyetten beslenmektedir.
  • Bu garabetler silsilesinin kaynağında örgütlenme özgürlüğünün yasaklarla, ayrımcılıkla engellenmesi vardır.
  • Bu garabetler silsilesinin kaynağında iktidarın hem işveren hem hakem olduğu, toplu sözleşme adı altında satış sözleşmeleri ile kamu emekçilerine ve emeklilere her geçen gün daha fazla yoksulluk ve güvencesizlik dayatılması vardır.
  • Daha da beteri bu garabetlere silsilesi ile örülü sistem; aynı sorunları yaşayıp aynı şeyleri talep eden kamu emekçilerini bölen, suni gündemlerle kutuplaştıran iktidar ve güdümündeki yapıların yöneticilerinin koalisyonu sayesinde ayakta durmaktadır.

Değerli Basın Emekçileri,

AYM kararı ile iptal edilen toplu sözleşme ikramiyesi bu garabet silsilesinin sadece küçük bir parçasıdır.Bu sürecin nasıl bugünlere taşındığını paylaşmadan önce önemli bir noktanın altını çizmekte fayda görüyoruz.

Biz KESK olarak üyelik ödentisi ya da aidatına başta ILO sözleşmeleri olmak üzere evrensel sendikal sözleşme ve normlar penceresinden bakan bir konfederasyon olduk. Bugün de aynı noktadayız.

Sendika üyelik ödentisi ya da aidatı az çok demokrasiden nasibini almış her ülkede üye ile sendikası arasında organik bir bağı ifade eden, gönüllük temelinde bir ilişki olarak tanımlanmaktadır. Dolayısıyla bu ödentinin hangi ad altında olursa olsun devlet, siyasi iktidar ya da bir başkası tarafından karşılanması sendikaların mali özerkliğine dolayısıyla bağımsızlığına gölge düşürür.

İşte o gölge Türkiye kamu emekçileri sendikaları alanına bundan 19 yıl önce “5 YTL ilave ödeme” ile düşürülmüştür.

29 Ağustos 2005 tarihinde Kamu-Sen ve Memur Sen tarafından imzalanan toplu görüşme mutabakat metninde “Sendika üyesi olan personele sendika aidatlarından kaynaklanan kayıplarını telafi amacıyla aylık 5 YTL ilave ödeme yapılmasını sağlayacak düzenlemeye gidilmesi”  öngörülmüştür.

Gazeteci Emin Pazarcı’nın 3 Eylül 2005 tarihli Tercüman gazetesinde yayımlanan “5 YTL’nin gücü` başlıklı yazısında görüldüğü gibi emekçilerin kayıplarının giderilmesi konuşulmamış, değişikliğin tek gündemi KESK’in geriletilmesi olmuştur.

Pazarcı yazısında, “Olayın perde arkasında çok önemli bir hesap daha var…Sendikasız memurların büyük bölümü sol görüşlü değil. Siyasal tercihleri farklı yönlerde.. Durum bu olunca KESK dışındaki sendikaları tercih edecekler. Büyük bölümü Kamu-Sen veya Memur-Sen’e kaydını yaptıracak. KESK gerileyecek.5 YTL, mevcut tabloyu KESK aleyhine iyiden iyiye artıracak”  diyerek KESK’e kurulan tuzağı adeta ballandıra ballandıra anlatmıştır.

Konfederasyonumuz sendika aidatının devlet kesesinden ödenmesi demek olan düzenlemeye karşı mücadele etmiş, işverenin yani devletin sendikalar üzerindeki etkisini artırmayı, böylece sendikal alanı belirleyici hale gelmesini hedeflediği açık olan düzenlemeye muhalefet şerhi koymuştur.

Ancak ne yazık ki daha sonraki süreç tam da Emin Pazarcı’nın yazısında anlattığı gibi yürütülmüştür. 21.3.2006 tarihinde TBMM’de kabul edilen 5473 sayılı yasanın arasına sıkıştırılan bir madde ile devlet kesesinden sendikacılığın, sarı sendikacılığın kapısı 5 YTL tutarında sendika ödeneğinin kanunlaştırılması ile açılmıştır.

Daha sonra “toplu görüşme primi” adını alan uygulama Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir.  Ancak AKP iktidarı iptal kararının arkasından dolanmış,  2012 yılında 4688 sayılı yasada yapılan değişikliklerle bu kez devlete, iktidara bağımlı sendikacılık hedefinin yeni adı “toplu sözleşme ikramiyesi” olmuştur.

Buna rağmen Memur Sen her toplu sözleşme sürecinde diğer sendikalardan dayanışma aidatı talep etmeye devam etmiştir. Bu talep kamu emekçilerinin tabanında karşılık bulmadığında ise Çalışma Bakanlığı-Memur Sen ortaklığında önce %1 ardından ve %2 barajı hilelerine başvurulmuştur.

2022-2023 yıllarını kapsayan 6. Dönem ‘toplu sözleşme’ mutabakat metnine toplu sözleşme ikramiyesinden sadece kurulu olduğu hizmet kolundaki kamu görevlisi sayısının en az yüzde 1’den fazlasını üye kaydeden sendikalara üye olan kamu görevlilerinin yararlanması hükmü eklenmiştir.

Konfederasyonumuz KESK söz konusu baraj düzenlemesinin sadece mevcut 4688 sayılı yasanın 28 maddesine değil, anayasaya,  ILO sözleşmeleri olmak üzere uluslararası sözleşmelere, sendikal hak ve özgürlüklere ilişkin çok sayıda AİHM kararına aykırı olduğuna defalarca dikkat çekmiştir.

Konuya ilişkin tutumumuz 08.09.2021 tarihinde sendikamız DİVES üzerinden Danıştay’da açtığımız dava ile yargıya taşınmıştır.

Danıştay 12. Dairesi, dilekçe içeriği DİVES ile neredeyse birebir örtüşen aynı içerikli bir başka başvuruyu 08.12.2021 tarihinde oybirliğiyle karara bağlamış ve %1 barajına ilişkin düzenlemenin YÜRÜTÜLMESİNİN DURDURULMASI” kararı vermiştir.

Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararına rağmen AKP TBMM’ye sunulan bir torba yasa teklifine bu kez %2 barajı düzenlemesini eklemiştir. Söz konusu torba yasa teklifi 22 Aralık 2022 tarihinde kabul edilen 7429 sayılı kanunla yasalaşmıştır.

Buna göre sendikalar “%2 barajını aşan ve aşmayan”, sendikaların üyeleri ise “toplu sözleşme ikramiyesinden yararlananlar” ve bu ikramiyenin yaklaşık üçte birine denk gelen “toplu sözleşme desteğinden yararlananlar” olarak bölünmüştür.

Üstelik bağımsız sendikaları ve sendikal anlayışı tamamen yok ederek tek tip sendikacılığın önünü sonuna kadar açmayı hedefleyen bu tablo kamuoyuna “sendika üyeliğinin desteklenmesi’’ olarak yutturulmak istenmiştir.

Anayasamızın 51. Maddesinde yer alan sendika kurma hakkı açıkça ihlal edilmiş, sendika seçme ve örgütlenme özgürlüğünü en temel hak sayan ILO 87. ve 98 sayılı sözleşmeleri bir kez daha yok sayılmıştır.

Öte yandan 4688 sayılı yasanın “Sendika üyesi olamayacaklar” başlıklı 15 maddesinde sayılan, bugün itibari ile her yedi kamu emekçisinden birine denk gelen yüzbinlerce kamu emekçisine ne toplu sözleşme ikramiyesi ne de toplu sözleşme desteği ödenmemiştir.

İşin özü,  yasaların arkasından dolanmak sureti ile yapılan hileler ile en başından beri sendika aidatının devlet kesesinden ödenmesi, böylece sendikalara havadan üyelikler gelmesi amaçlanmıştır.   Sonuç da bu yönde olmuştur. Aidatlarının devletin ödediği memurlar hükümetçe “makbul” kabul edilen, kollanan sendikalara üye olmuştur.

 

Değerli Basın Emekçileri,

Açık ve net bir şekilde ifade etmek gerekirse iktidar ve yandaş konfederasyon yöneticilerinden oluşan ittifakın gündeminde kamu emekçisi ve emeklisi ile 6 milyonluk devasa bir kitlenin yaşadığı, yaşamakta olduğu sorunlar dün de yoktu, bugün de yoktur.

Yıllardır devlet güdümlü sendikacılığı açık adresi haline gelen konfederasyonlar her dönem sadece kendi koltuklarını sağlama almak için çabaladılar. Bugün AYM kararı sonrasında yine sadece kendilerini, konumlarını garantiye almaya çalışıyorlar.

Küçümsemiyoruz ama bugün kamu emekçilerinin bir yemek parasına dahi yetmeyecek toplu sözleşme ikramiyesinden çok daha yakıcı, çözüm bekleyen sorunları vardır.

Ama bu ne mevcut iktidar bloğunun ne de bu bloğun sendikal alana izdüşümünden ibaret olanların umurunda değildir.

  • Umurlarında olsaydı, 2011 yılında yüzbinlerce kamu emekçisinin almakta oldukları ikramiyeleri yok eden 666 sayılı KHK’ya karşı bugün garabet olarak nitelendirdikleri AYM kararına gösterdikleri tepkinin onda birini gösterirlerdi.
  • Umurlarında olsa; açlık sınırının 22 bin, yoksulluk sınırının 60 bin TL’yi aştığı koşullarda ortalama 36 bin TL maaşla açlık sınırına yakın bir yaşam dayatılan 3,5 milyon kamu emekçisinin, 18 Bin TL ortalama maaşla çoktan açlık sınırının altına itilen 2,5 milyon emeklinin insanca yaşamaya yetecek bir ücret talebine sahip çıkarlardı.
  • Umurlarında olsa; 3600 ek göstergeden mahrum bırakılan yüzbinlerce kamu emekçisinin, 3+1 garabeti ile temel haklarından mahrum bırakılan yüzbinlerce sözleşmelinin, asgari ücretin altında çalıştırılan on binlerce ücretli öğretmenin sorunlarına sahip çıkarlardı.
  • Umurlarında olsaydı; kamuda liyakati ortadan kaldıran, torpilin, ayrımcılığın kapısını sonuna kadar açan mülakat sisteminin kaldırılmasına ilişkin sadece nabza şerbet açıklamalar yapmakla yetinmez, bunu toplu sözleşme tekliflerine de ekleyerek her platformda savunurlardı.
  • Umurlarında olsaydı; yıllardır kamu emekçilerinin maddi, sosyal, özlük haklarında yaşadığı kayıplara altına imza atmaz, “bütçeden hakkımızı, refahtan payımızı aldık” gibi paçasından garabet akan nutuklara başvurmazlardı.

Değerli Basın Emekçileri,

Evet onların umurunda değil, ama tüm bu yok edilmiş haklar KESK ve bağlı sendikaları olarak önümüzdeki süreçte de bizim temel mücadele alanımız olmaya devam edecektir.

Dolayısıyla konfederasyonumuz göstermelik toplu sözleşme ikramiyesi veya toplu sözleşme desteği yerine tüm kamu emekçilerine maaşları üzerinden ödenecek gerçek bir ikramiye mücadelesini sürdürecektir.

Ancak bir kez daha altını çizmek isteriz ki bugün yaşadığımız sorun sadece toplu sözleşme ikramiyesi ya da yüzdelik barajlar sorunu değildir.

Temel sorun uluslararası, Anayasal ve yasal düzenlemeler çerçevesinde temel hak ve özgürlükler kapsamında güvence altına alınmış örgütlenme ve toplu pazarlık hakkının tanınmamasıdır.

Bu nedenle temel mücadele de 2024’ün dünyasında bizleri hala kapı kulu olarak gören zihniyete karşı omuz omuza vererek sendikal hak ve özgürlükleri kazanma mücadelesidir.

Bunun için KESK olarak sendikalara üye olsun olmasın tüm kamu emekçilerini sendikal hak ve özgürlüklerin önünü açan düzenlemeleri,  grev hakkı ile tamamlanmış bir gerçek bir toplu pazarlık sistemini hayata geçirmek için tek ses olmaya, birlikte mücadele etmeye, KESK’e bağlı sendikalarda örgütlenmeye çağırıyoruz. 

                                                                                                                                                                Yürütme Kurulu

Kaynak:ogretmenler.net

Anahtar Kelimeler:
  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN
Okullarda Siyasi Propaganda Yapmak Suçtur!Önceki Haber

Okullarda Siyasi Propaganda Yapmak Suçtu...

Arnavutluk'ta Türk Edebiyatı Tarihi Kitabının Tanıtımı YapıldıSonraki Haber

Arnavutluk'ta Türk Edebiyatı Tarihi Kita...

Yorum Yazın

Türkçemizin hazinelerini keşfetmeye devam ediyoruz
Engelsiz Onarım Merkezleri
82 adet felsefi kavram sözlüğü
İşte kendinizi geliştirmeniz için online eğitimler
Etkileşimli Ders Kitapları
16. MEB Robot Yarışması Erzurum'da yapılacak
"Oryantiring" Eğitim Anketi
Devletin Sözü Yere Düşmez
2024-İSG/1: Temel Soru Kitapçıkları ve Cevap Anahtarları Yayımlandı
Alan/Bölüm, Atölye ve Laboratuvar Şeflerine, Planlama ve Bakım-Onarım Görevi Ek Ders Ücreti Nasıl Dağıtılır?
Kamu Görevlilerinin Sosyal Medya Kullanımında Gözetmesi Gereken Etik İlkeler Nelerdir?
Biliyor musunuz; yüzbinlerce öğretmenimizin feda edebilecekleri bir kariyeri yok!
Kadın için Teknoloji Projesi Teknoloji Okuryazarlığı Eğitimi 
Shakespeare’in eserleri podcast serisi
Google Araçları Eğitimi
Uluslararası Caribou İngilizce Matematik Yarışması Dünya Birincisi İmam Hatipten
Sürü İHA Yarışması Ön Değerlendirme Sunumu Sonuçları Açıklandı!
Türkiye Yüzyılında Kadın Emeği Çalıştayı/Paneli yapıalcak
Tüketici Fiyat Endeksi Nisan 2024
Öğretmenler Odası Buluşmalarının 10'uncusu Diyarbakır'da Gerçekleşti