Hemofilide gen tedavisi

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Hemofilide gen tedavisi
Abone ol
Türkiye Hemofili Derneği Başkanı Prof. Dr. Bülent Zülfikar, hemofili de güncel tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi. Zülfikar, ‘‘Hemofilide teşhis ne kadar erken koyulursa tedavi o kadar erken başlar. Gen tedavisi 2010 yılından beri başarılı sonuçlar elde edilen bir tedavi yöntemi. Türkiye’de klinik çalışmalar kapsamında gen tedavisi uygulananların sayısı 40 civarındadır” dedi.

 

 

 

17 Nisan Dünya Hemofili Günü nedeniyle hemofili hastalığı hakkında kamuoyunda farkındalık oluşturmak amacıyla başlayan etkinlikler sürüyor. Yine bu kapsamda alanında uzman hekimler de farkındalık çalışmalarını destekleyen, hastalığı gündeme taşıyan açıklamalarda bulunuyor. Halk arasında kanın pıhtılaşmaması olarak bilinen hemofili, hastaların yaşam kalitesini olumsuz olarak etkiliyor. Genetik geçişli kalıtsal kanama bozukluğu olan hemofili için güncel tedavi yöntemler arasına giren gen tedavisi hastalara umut oluyor. Bu kapsamda güncel tedavi yöntemleriyle ilgili açıklamalarda bulunan Türkiye Hemofili Derneği Başkanı Prof. Dr. Bülent Zülfikar, gen tedavisiyle ilgili çalışmaların uzun süredir yapıldığını, 2010 yılında beri de başarılı sonuçlar elde edildiğini, ülkemizde de farklı merkezlerde klinik çalışmalar kapsamında 40 kadar hastanın bu tedaviden faydalandığını söyledi.

 

 

 

 

Hemofilinin genetik bir hastalık olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Zülfikar, “Hemofili ve benzeri genetik hastalıklarda şifaya ulaşmayı sağlayacak olan tedavilerden biri olan gen tedavisi eksik olan geni aracı bir virüs kullanarak vücuda vermek ile başlamaktadır. Virüsün karaciğere yerleşerek buradaki hücrelerde sürekli olarak vücutta eksik olan faktörü (protein tabiatında madde) kodlamasıyla plazmada sürekli olarak yeterli düzeyde faktör bulunabilmektedir. Öte yandan tüm kalıtsal kanama bozukluklarında teşhis ne kadar erken koyulursa tedavi o kadar erken başlar ve hastalar hastalığın verebileceği hasarlardan korunmuş olurlar. Bunu sağlamak için de yeni tedavi yöntemlerinin geliştirilmesi için büyük çabalar var” dedi.

 

 

 

 

Prof. Dr. Zülfikar, sözlerine şöyle devam etti: ‘‘Vücudumuzda kanamayı önleyen sistemlerimiz vardır. Kanda pıhtılaşmayı sağlayan maddelerden birinin eksikliği sonucu kanamaların tekrarlaması sorunlarından biri de Hemofili hastalığıdır. Olguların yaklaşık üçte birinde (1/3) anne karnındaki bebekte mutasyon olmasıyla da kalıtsal pıhtılaşma bozukluğu görülebiliyor. Hastalık genetik olarak geçtiği için şikayetler doğuştan itibaren başlıyor. Nitekim doğum sonrası kesilen göbek bağındaki kanamanın durmaması, tarama testleri için bebeklerden kan alınan yerlerde kanamanın devam etmesi, kol ve bacaklarda görülen morluklar gibi belirtiler hemofili habercisidir.”

 

 

 

 

“Hemofili hastalığı da taşıyıcılığı da ömür boyunca varlığını korumaktadır”

 

 

 

Hemofilinin çok yaygın bir hastalık olmadığını aktaran Prof. Dr. Zülfikar, “Hemofili ve tüm kalıtsal kanama bozukluklarını nadir hastalık olarak tanımlıyoruz. Türkiye’de taşıyıcılar ile birlikte toplam sayı 80 bin civarındadır. Kayıtlı Hemofili A ve Hemofili B hastası 10 bin kişi kadardır. Maalesef başta hafif tipler olmak üzere henüz tanısı koyulmamış olanlar da vardır. Bunları kliniklere getirmemiz, sağlık ve sosyo-psikolojik sorunlarını çözmemiz lazımdır. Bunun içinde 17 Nisan Dünya Hemofili Günü gibi farkındalık çalışmaları çok önemlidir. Bu çabalar sadece tanı koyulmayan hastaların kliniklere getirilmesine öncülük etmekle kalmaz, bilinen hastalarında daha iyi tedavi olanaklarına ulaşmasını sağlayabilir” şeklinde konuştu.

 

 

 

“Hastalığı iyi tanımak üstesinden gelmek için avantaj sağlar”

 

 

 

Hemofilinin sosyal ve psikolojik olarak da yaşam kalitesini olumsuz etkilediğini belirten Prof. Dr. Zülfikar, “Bu kişilerde ömür boyunca kanama korkusu olmakta, bu da onların hayat kalitelerini düşürmektedir. Çok şükür tedavi için kullanılacak ilaçlar var. Yüksek teknoloji ürünü olan bu ilaçların maliyeti yüksekçedir. Kişinin, ailesinin hastalıkla uğraşırken bu maliyetleri karşılayamama durumu olabilir ve bunun psikolojik etkisi hastaya ciddi rahatsızlıklar verebilmektedir. Kanamalar esnasında hayati riskin yanı sıra yaşanan ağrılar da yaşam kalitesini olumsuz olarak etkileyebilir. Şüphesiz hastalığı iyi tanımak, üstesinden gelmek için avantaj sağlar” diye konuştu.

 

 

 

Prof. Dr. Zülfikar sözlerini şöyle sonlandırdı: “Hastalığın tedavisi ülkemizde ve dünyanın büyük çoğunluğunda damardan eksik olan maddenin hastaya verilmesiyle yapılıyor. Kanama olduğunda en az 2-3 gün 8-12 saat arayla sürekli damardan iğne tedavisi ile mevcut ilaçların yapılması gerekiyor. Arzu edilen ve doğru olan bu kişilerde hiç kanama olmamasıdır. Bunun içinde koruma amaçlı haftada 2 kere iğne yapılaması gerekir. Senede 104 kere iğneyi yapabilmek, hele damarları belirgin olmayan çocuklara bunu yapabilmek hiç de kolay değil. Nitekim bu sorunları aşmak için yeni geliştirilen ve daha uzun aralıklarla derialtına uygulanan tedavilerin (ilaçların) sosyal güvenlik şemsiyesi altında hızla kullanıma girmesi, gen tedavi olanaklarına kavuşulması yıllardır hastalarımızla beraber yaşayan Türkiye Hemofili Derneğinin de öncelikle hedeflerindendir.”

 

 

Kaynak:İHA

Anahtar Kelimeler:
  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN
Uyuşturucu madde ele geçirildiÖnceki Haber

Uyuşturucu madde ele geçirildi

Otizm spektrum bozukluğunda dünden bugüne etkinliği HKÜ’de gerçekleştirildiSonraki Haber

Otizm spektrum bozukluğunda dünden bugün...

Yorum Yazın

Grafiklerle Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli 
Öğretmenler Odası toplantımız, bu hafta Diyarbakır’da!
OGM Materyal Soru Bankası
Öğrenci Liderliği Burs Programı
Eğitim Çalışanları Arasında Oluşan Ücret Farkları, Gün Geçtikçe Kangren Haline Geliyor
2024 YÖK Üstün Başarı Ödülleri için başvurular başladı
Okul Sporları Duyuruları
Yurt Dışında Görevlendirilecek Okutman ve Öğretmenlerin 2024 Yılında Yapılan Mesleki Yeterlilik Sınav Sonuç Bilgileri
Türk Eğitim-Sen Geçici Personel Olarak Çalışılan Sürelerin Kazanılmış Hak Aylığında Değerlendirilmesi İçin Dava Açtı
Deprem Nedeniyle Bölgeden Ayrılan Öğretmenlere Süre Şartı Aranmadan Geri Dönme Hakkı
Rehber Öğretmenlere Artırımlı Ek Ders Ücreti İle İlgili Verilen Olumlu Karar Kesinleşti
Türk Eğitim-Sen İdari Personelin Yer Değişikliği İçin Topladığı İmzaları YÖK’e İletti
“Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” Yeni Müfredat Taslağı Hakkında Öğretmen ve Akademisyen Görüşleri Araştırması
"Teknoloji Bağımlılığı" İle "Siber Zorbalık" Konuları Yeni Müfredatta
Bakan Tekin, Ülke Tv'de Eğitim Gündemini Değerlendirdi
Yakın zamanda öğretmen atama rakamları açıklanacak
Öğretmenlere becayiş geliyor
“Sorumluluklarını yerine getirmeyen hak talep edemez.”
Kariyerime sebep olsa da popülizmden uzak duracağım ve mülakattan vazgeçmeyeceğim
MÜLAKAT KALKACAK! Bunun üzerine yorum yapmak, sayın Cumhurbaşkanının sözünü havada bırakmak demektir.