2016 yılında “Bu Suça Ortak Olmayacağız!” bildirisine imza attıkları için yıllardır türlü hukuksuzluklara ve eziyete maruz kalan barış akademisyenlerinin görevlerine iade süreci, Danıştay’ın bir hafta içinde verdiği iki farklı karar nedeniyle yılan hikâyesine dönmüş durumda.
Bildiriyi imzaladıkları için görevlerinden ihraç edilen yüzlerce akademisyen, uzun ve meşakkatli bir hukuki mücadele sonunda ceza davalarından beraat etmiştir. Uzunca bir bekleyişin ardından Danıştay’ın bir akademisyen hakkında verilen davanın reddi kararını bozmuş ve bu karar aynı durumda bulunan ihraç üyelerimizde haklı bir beklenti yaratmıştır. Danıştay’ın incelediği başka bir dosyada akademisyen üyemiz hakkında kesinleşmiş beraat kararı olmasına rağmen hukuksuz bir biçimde bir örgütle irtibat iltisak ilişkisi kurarak davayı reddetmesi bu konuda ki beklentileri boşa çıkarmıştır.
MEB kadrolarında görev yapmaktayken ihraç edilen pek çok üyemizin Komisyon başvuruları reddedilmiş, işlemin iptali talebi ile takip ettiğimiz davalarda memuriyete başlama tarihi öncesi de dâhil olmak üzere haklarında çeşitli dönemlerde takipsizlik veya beraat kararı bulunan üyelerimizin davaları kovuşturma veya soruşturma dosyalarındaki asılsız bilgiler esas alınarak ilk derece, istinaf mahkemelerince reddedilmiş, iptal kararları Danıştay tarafından bozulmuştur. Yine yasal mevzuata göre kurulan, yasadışı hiçbir faaliyetine rastlanmayan ancak OHAL KHK’si ile hiçbir gerekçe gösterilmeksizin kapatılan derneklere üyeliği bulunan üyelerimizin davaları da salt dernek üyeliğii esas alınarak, herhangi başka bir inceleme yapılmaksızın mahkemelerce reddedilmektedir.
Örgütlenme özgürlüğü kapsamında herhangi bir derneğe üye olan veya haklarındaki beraat veya takipsizlik kararlarına rağmen davaları reddedilen akademisyen veya MEB’de görev yapan üyelerimizin görevlerine iade edilmemesi, başta masumiyet karinesi olmak üzere hukuk devletinin temel ilkelerine aykırıdır. Son olarak Danıştay’ın da bu hukuksuzluğu onaylayan kararları, barış akademisyenleri başta olmak üzere farklı kurumlardan KHK’ler ile ihraç edilen tüm kamu emekçileri açısından kabul edilebilir bir durum değildir.
OHAL KHK‘leri ile görevine son verilen eğitim ve bilim emekçilerinin OHAL rejimi yargılama usulü nedeniyle adil biçimde yargılanmamaları, hukukun üstünlüğü ilkesini ortadan kaldıran, idari tasarrufları yargı kararlarının önüne geçiren hukuksuzluğun süreklileşmesi ve normalleşmesidir.
Eğitim Sen olarak altını bir kez daha çiziyoruz:
Hukuk, yalnızca mahkeme salonlarında değil, yaşamın her alanında geçerli olmalıdır.
Barış akademisyenleri ve haksız hukuksuz bir şekilde ihraç edilen kamu emekçileri tüm hakları verilerek derhal görevlerine iade edilmelidir.
İdari mahkemeleri ve Danıştay, siyasi konjonktürel kararlar yerine hukuki değer taşıyan adil kararlar vermelidir.
İhraç edilen kamu emekçilerinin görevlerine dönmelerinin önündeki tüm engeller kaldırılmalı, mağduriyetler giderilmelidir.
Hayatın her alanında ve herkes düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğünü herhangi bir baskı ile karşılaşmadan kullanmalıdır.
Örgütlenme özgürlüğünü, ifade özgürlüğünü yasal sınırlar içerisinde kullandıkları beraat ve takipsizlik kararı ile sabit eğitim ve bilim emekçileri hakkındaki ihraç işlemleri derhal iptal edilmelidir.
Eğitim-Sen





