Kamu İşveren Heyeti’nin kamu emekçilerine sefalet ve yoksulluk dayatan ikinci teklifini açıklaması üzerine bugün Ankara’da ÇSGB önünde ve tüm illerde alanlarda protesto eylemleri gerçekleştirdik!

“Genel Grev, Genel Direniş” çağrısı yapılan eylemde “Birleşe birleşe kazanacağız” “AKP zammını al başına çal” “Devlet güdümlü sendikaya hayır” “Hak verilmez alınır, zafer sokakta kazanılır” “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” “Sermayeye değil, emekçiye bütçe” sloganları atıldı. İktidarın emek düşmanı neoliberal politikaları ve yandaş konfederasyonlar protesto edildi.

Basın açıklamasında ayrıca BASK Genel Sosyal İşler Sekreteri Erkut Demirci’de açıklamada bulundu.

KESK adına basın açıklamasını gerçekleştiren KESK Eş Genel Başkanı Ahmet Karagöz “Genel Grev, Genel Direniş!” şiarıyla kamu emekçilerini 18 Ağustos Pazartesi günü 1günlük iş bırakma eylemine çağırdı. Basın açıklaması metni aşağıdadır:

İktidarın Hepimizle Dalga Geçen Teklifine Karşı Yetkinin Asıl Sahiplerini G(Ö)REVE Çağırıyoruz!

Bilindiği üzere 28 Temmuz itibari ile başlatılan Kamu Görevlileri Toplu Sözleşmesinde hükümet ilk teklifini görüşmelerin başlamasından tam 16 gün sonra 12 Ağustos’ta yapmıştır.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan tarafından açıklanan ilk teklife göre kamu emekçilerinin ve kamu emekçisi emeklilerinin maaşlarında:

  • 2026 yılının ilk altı ayı için %10, ikinci altı ayı için %6,
  • 2027 yılının ilk altı ayı için %4, ikinci altı ayı için %4 artış teklif edilmiştir.

Kamu emekçileri konfederasyonlarının taleplerinin dörtte birine bile denk gelmeyen teklif başta kamu emekçileri ve emeklileri olmak üzere tüm kamu oyunca “sefalet teklifi” olarak adlandırılmıştır.

Bunun üzerine Çalışma Bakanı “bu daha ilk teklif” diyerek milyonların tepkisini yumuşatmaya çalışmıştır. Oysa bugüne kadar yaşanan onca deneyim ortadadır. İktidar gerçek toplu sözleşme ile hiçbir ilgisi olmayan, 13 yıldır sürdürülen garabet sistemde her seferinde ilk teklifini geç açıklamış, sonraki tekliflerini ise sadece birkaç puan arttırmakla yetinmiştir.

Yıllardır uygulanan senaryo bugün tekrar karşımızdadır.

Hükümet az önce ikinci teklifini açıklamıştır. Söz konusu teklifle 12 Ağustos’ta yapılan ilk teklifin üzerine sadece mevcut taban aylığa bin TL (1.000 TL) artış teklif etmiştir.

Yani hükümet bugün açıkladığı ikinci teklifi ile en düşük maaşa ilk teklife göre sadece 2 puan, ortalama maaşlara ise 1,5 puan eklemeyi teklif etmiştir.

Her şey 86 milyon yurttaşın gözleri önünde yaşanmaktadır.

Hükümet günlük bir çay, bir simit parasına bile denk gelmeyen artışla kamu emekçileri ve emeklileri ile dalga geçmektedir.

Cumhuriyet Tarihinin En Büyük Bölüşüm Şokunu Yaşıyoruz
Cumhuriyet Tarihinin En Büyük Bölüşüm Şokunu Yaşıyoruz
İçeriği Görüntüle

Toplu sözleşme görüşmelerinin bitmesine, hakeme başvuru sürecinin başlamasına 5 gün kaldı. Ama şu saate kadar kamu emekçilerinin yıllardır yaşadığı temel sorunlara, sendikaların taleplerinin hangilerinin kabul edilip hangilerinin kabul edilmediğine ilişkin tek bir cümle dahi duymadık.

Çalışma Bakanı haftalardır “müzakerelerimizin tüm tarafları memnun edecek şekilde hayırla sonuçlanacağını ümit ediyorum” açıklaması yapıyor.

Bizde buradan sayın Bakan’ın şahsıdan kamu işverenine, iktidara soruyoruz. Bu teklifte 4 milyon kamu emekçisini, 2,5 milyon kamu emeklisini memnun edecek ne vardır?

  • İnsanca yaşamaya yetecek bir ücret artışı var mı?
  • Bugün itibari ile 18 bin 680 TL tutarındaki ilave seyyanen ödeneğin taban aylığımıza ve emeklilerin mevcut aylıklarına yansıtılmasına ilişkin bir adım var mı?
  • Hangi ad altında olursa olsun emekli maaşlarımızı adeta kemiren, tüm ek ödemelerin taban aylığımıza, emekliliğimize yansıtılması var mı?
  • Barınma hakkı kapsamında konutu olmayan kamu emekçisine kira yardımı – kira desteği var mı?
  • Büyümeden, refahtan pay var mı? Yıllardır maaşlarımızı dilim dilim buharlaştıran Gelir Vergisi adaletsizliğine son verilmesi var mı?
  • Ücretsiz servis, yemek, ulaşım taleplerine ilişkin bir adım var mı?
  • Vekil, ücretli, taşeron, sözleşmeli, İHS’li gibi farklı adlar altında sürdürülen güvencesiz istihdama son verilmesi, güvencesiz istihdam edilenlerin kadrolu-güvenceli istihdama geçirilmesi var mı?
  • Kamu kurumlarında ücretsiz kreşler açılması, söz konusu kreşler açılıncaya kadar kreş yardımı verilmesi var mı?
  • Kayırmanın, torpilin kapısını sonuna kadar açtığını kabul ettiğiniz, seçim öncesi sözünü verdiğiniz mülakatın kaldırılması var mı?
  • Kadın kamu emekçilerine; çalışma yaşamında uygulanan, cinsiyetçiliğin, ayrımcılığın, mobbingin son bulması var mı?
  • Bizim için en önemlisi Grev Hakkı ile Tamamlanmış Gerçek Toplu Sözleşme Sistemi, Demokratik Bir Çalışma Yasasına ilişkin tek bir cümle var mı?

YOK, YOK, YOK.

Çünkü aslında ORTADA BİR TOPLU SÖZLEŞME TEKLİFİ YOKTUR.

TEKLİF YERİNE; 4 milyonu aşkın kamu emekçisini çalışırken daha fazla yoksulluk ile

2,5 milyon emekliyi ise daha fazla sefalet ile TEHDİT VARDIR.

Hepimiz biliyoruz ki bu durum ilk defa yaşanan, yeni bir durum değildir. KESK olarak en başından beri altını çizdiğimiz üzere 13 yılda tam 7 kez aynı tablo ile karşılaştık.

Kapsamından, tarafların belirlenmesine, grev hakkımızın yasal güvence altına alınmamasından uyuşmazlık durumunda devreye girecek olan Hakem Kurulunun yapısına kadar onlarca temel sorunu bulunan mevcut garabet sistem sürdükçe iktidar hepimizle dalga geçtiği teklifleri toplu sözleşme” teklifi diye sunmaya devam edecektir.

Dolayısıyla buradan masada “yetkili” sıfatı ile oturan konfederasyonu ve sendikaları uyarıyoruz. Hiçbir kamu emekçisinin tarihe kara bir leke olarak geçecek yeni bir satış sözleşmesine tahammülü kalmamıştır. Bu nedenle:

  • Hiç kimse hepimizle dalga geçilen bu teklife değer yüklemeye çalışmasın.
  • Milyonların maaş artışı talebinin dörtte birine bile denk gelmeyen rakamları görmezden gelerek “Üzerine bir, iki puan ilave edilirse çözülür” yaklaşımı sergilemeye kalkışmasın.
  • Kamu emekçilerinden gizli kapalı kapılar ardında pazarlıklar yürütmeyi, kamu emekçilerinin temel hiçbir sorununu çözmeyen teklifleri kabul etmeyi aklından bile geçirmesin.
  • İktidar uyuşmazlık durumunda başvurulan Hakem Kurulu’nun objektif ve bağımsız kararlar verdiğine inanmamızı bekliyor. Oysa hepimiz biliyoruz ki toplam 11 üyesinden 6’sı doğrudan, 1’i dolaylı olarak Cumhurbaşkanı tarafından atanan Hakem Kurulu her seferinde hükümetin noterliğini yapmıştır. Artık yeter. Bu sefer hiç kimse uyuşmazlıkta topu iktidarın noterliğini yapmanın ötesine geçmeyen Hakem Kuruluna atmaya kalkmasın.

Geldiğimiz nokta ortadadır. Hükümet 4 milyon kamu emekçisine, 2,5 milyon emekliye, aileleri ile birlikte 25 milyonluk devasa bir kitleye sefalet, yoksulluk, güvencesizlik teklif etmiştir.

Bu teklife karşı yapılacak olan şey birkaç puanlık maaş artışını esas alan MÜZAKERE DEĞİL, MÜCADELEDİR.

Buradan tüm kamu emekçilerine sesleniyoruz.

Yıllarca bu ülkenin kamu emekçilerine “kapı kulu” muamelesi yaptılar. “Sendika kuramazsınız, yasak” dediler. Sendikalarımızın kapılarını mühürlediler. Ama bizler, haklar yasalardan, yasaklardan önce gelir diyen kamu emekçileri olarak o mühürleri söküp attık. Kapı kulu değil emekçiyiz diye haykırdık.

Şimdi de yıllardır ülkemizin taraf olduğu ILO sözleşmeleri başta olmak üzere uluslararası sözleşmelerle tanınan grev hakkımızı yok sayıyorlar. Bu sözleşmelerin iç hukukun üzerinde olduğunu yazan Anayasayı ayaklar altına alıyorlar.

Bizler bir araya gelmediğimiz sürece tüm haklarımız 2025’in Türkiye’sinde bizleri hala kapı kulu olarak görenlerin iki dudağı arasında kalmaya devam edecek.

Bu Karanlık Tablodan Tek Çıkış Yolu; Yetkinin asıl sahipleri olarak bizlerin ortak sorunları için bir araya gelmesinden, ‘hak verilmez mücadele ile alınır’ ilkesi ile ortak mücadeleyi yükseltmesinden geçiyor.

Bu Karanlık Tablodan Tek Çıkış Yolu, ‘Hepimiz aynı gemideyiz” diyenlere karşı “Geminin gerçek sahipleri olarak hakkımızı, emeğimizin, alın terimizin karşılığını istiyoruz” diyerek tüm farklılıklarımıza rağmen birbirimize kenetlenmekten geçiyor.

Buradan hareketle, tüm konfederasyonları, sendikaları, hangi sendikanın üyesi olursa olsun ya da herhangi bir sendikanın üyesi olmasın tüm kamu emekçilerini,

Bizi yok sayan, alay eden teklifler sunanlara karşı haklarımızı korumak için,

İnsanca bir yaşam, güvenceli iş, güvenli gelecek için

18 Ağustos Pazartesi günü üretimden gelen gücümüzü kullanarak

1 gün iş bırakmaya

G(Ö)REVE ÇAĞIRIYORUZ!

Sefalete, Yoksulluğa Teslim Olmayacağız! Birleşe Birleşe Kazanacağız!

Konfederasyonumuzun daveti ile bugün Mülkiyeliler Birliği’nde bir araya gelen ASİM-SEN, BASK, BİRLEŞİK KAMU-İŞ, DMK, HAK-SEN, YURT-SEN yetkilileri devam eden toplu sözleşme sürecine, hükümetin 12 Ağustos’ta 4 milyon kamu emekçisine, 2,5 milyon emekliye yaptığı sefalet ve yoksulluk teklifine ilişkin görüş alışverişinde bulundu.

Kamu emekçilerinin ve emekliklerin içine itildiği sorunlar yumağının gittikçe büyüdüğü koşullarda toplu sözleşme sürecinin geçtiğimiz 13 yılda olduğu gibi bir kez daha “oldubitti” ile heba edilmesine göz yumulamayacağının altının çizildiği toplantıda Yarından başlayarak, toplu sözleşme süreci boyunca artan bir ivme ile ortak mücadele etme kararlılığı ifade edildi.

Toplantı sonrası yapılan ortak basın açıklamasında; sıcak gündeme dair alınan ortak kararların yanı sıra söz konusu kararlar doğrultusunda hem hükümete hem de masada “yetkili” olarak bulunan konfederasyona ve sendikalara yapılan acil çağrı kamuoyu ile paylaşıldı.

Söz konusu ortak Basın Toplantısı Metni Aşağıdadır.

Sefalete, Yoksulluğa Teslim Olmayacağız! Birleşe Birleşe Kazanacağız!

Bilindiği üzere 4 milyon kamu emekçisini, 2, 5 milyon emekliyi, aileleri ile 25 milyonluk devasa bir kitleyi yakından ilgilendiren Kamu Görevlileri toplu sözleşme süreci devam etmektedir.

Mevcut yasaya aykırı bir şekilde 28 Temmuz’da başlatılan toplu sözleşme görüşmelerinde kamu işvereni olan hükümet ilk teklifini 12 Ağustos 2025 Salı günü açıklamıştır. Hükümet adına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından açıklanan teklife göre; 2026 yılı ilk altı ayı için %10, ikinci altı ay için yüzde %6, 2027 yılı ilk altı ayı için %4, ikinci altı ay için ise yüzde %4 maaş artışı teklif edilmiştir.

Söz konusu teklif hangi sendikanın üyesi olursa olsun tüm kamu emekçileri tarafından tepki ile karşılanmış ve “sefalet teklifi” olarak adlandırılmıştır.

Kamu emekçileri ve emeklileri söz konusu sefalet teklifinin yapıldığı günden bu yana ülkenin dört bir yanında ses yükseltmeye, kamuda örgütlü tüm konfederasyonlara kamu emekçilerinin ortak hak ve çıkarları için yan yana gelme çağrısı yapmaya devam etmektedir.

Bizler sürecin yüklediği görev ve sorumluluğun bilincinde olan kamu görevlileri konfederasyonları olarak tabandan yükselen bu sese yanıt vermek üzere bugün bir araya geldik. Sürece ilişkin ortak bir yol haritası belirleme hedefi ile tespit ve değerlendirmelerimizi paylaştık.

Öncelikle altını çizmek isteriz ki 2012 yılından bugüne iki yılda bir, 7 kez yapılan “toplu sözleşmelerde” her seferinde kaybeden taraf hangi sendikanın üyesi olursak olsun kamu emekçileri ve emeklileri olmuştur. Çünkü 13 yıldan beri gerçek anlamda bir TİS masası kurulmamıştır.

13 yıldan beri sürdürülen mevcut sistemin sadece adı ‘toplu sözleşmedir’. Bu garabet sistemde masada tüm yetki iktidara, uyuşmazlıkta ise iktidarın gölgesi olan Hakem Kuruluna devredilmiştir.

Bugün geldiğimiz noktada milyonlarca kamu emekçisi ve emekli başta derin bir yoksulluk, sefalet, güvencesizlik, angarya çalışma, vergi yükü, kamuya girme ve görevde yükselmede mülakat, torpil ve ayrımcılık gibi yüzlerce sorun ile karşı karşıya bırakılmıştır.

Bizler; ASİM-SEN, BASK, BİRLEŞİK KAMU-İŞ, DMK, HAK-SEN, KESK, YURT-SEN olarak sorunlar yumağının gittikçe büyüdüğü koşullarda sürecin geçtiğimiz 13 yılda olduğu gibi bir kez daha yeni bir “oldubitti” ile heba edilmesine göz yummayacağımızın altını çizerek, içinde bulunduğumuz sıcak gündeme ilişkin olarak aşağıdaki temel başlıklarda ortaklaştığımızı tüm kamuoyuna ilan ediyoruz.

  • Hükümetin ikinci Toplu Sözleşme teklifini açıklayacağı gün Ankara’da Çalışma Bakanlığı önünde ve eş zamanlı olarak tüm illerde, alanlarda ortak basın açıklamaları yapacağız.
  • 18 Ağustos 2025 Pazartesi günü, tüm yurtta bir günlük hizmet üretmeme, iş bırakma eylemini hayata geçireceğiz.
  • Aynı gün önce işyerlerinde, ardında yerellerin belirleyeceği alanlarda buluşularak kitlesel ortak basın açıklamaları yapacağız. Ankara’da ortak açıklamamızı yapmak üzere Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde olacağız.

Sıcak gündeme ilişkin bu adımlarımızın yanı sıra bir kez daha altını çizmek isteriz ki mevcut garabet toplu sözleşme düzeneği, 4688 sayılı yasa başta olmak üzere bu düzeneğin dayanağı olan, sendikal hak ve özgürlüklerimizi sınırlayan yasalar ve fiili uygulamalar devam ettikçe hangi sendikanın üyesi olursa olsun tüm kamu emekçileri ve emekliler kaybetmeye devam edecektir.

Bu nedenle buradan biri hükümete diğeri masada “yetkili” olarak bulunan konfederasyona ve sendikalara olmak üzere iki temel çağrıda bulunuyoruz.

Hükümete Çağrımız:

Ülkemizin taraf olduğu ILO sözleşmeleri başta olmak üzere uluslararası sözleşmelerle tanınan grev hakkımızı yok saymaktan, bu sözleşmelerin iç hukukun üzerinde olduğunu yazan Anayasayı ayaklar altına almaktan artık vazgeçin.

Gerçek bir toplu sözleşme sistemi ve başta 4688 sayılı yasa olmak üzere mevcut mevzuatın adil, demokratik bir çalışma yaşamının ihtiyaçlarına cevap vermesi yönünde değiştirilmesi için derhal tüm konfederasyonların, sendikaların katılımı ile bir çalışma başlatın.

Masada “Yetkili” Olarak Bulunan Konfederasyona ve Sendikalara Çağrımız:

Sizler de defalarca deneyimleyerek çok iyi biliyorsunuz ki uyuşmazlık durumunda devreye giren Kamu Görevlileri Hakem Kurulu bugüne kadar her seferinde kamu işverenin yani iktidarın noterliğini yapan kararlara imza attı. İktidar her ne kadar bu ilk teklifimiz dese de önümüzdeki günlerde yapılacak tekliflerin 12 Ağustos’ta yapılan teklifi sadece birkaç puan arttırmaktan ibaret olacağını görmek için kâhin olmaya gerek yoktur. Sürecin uyuşmazlıkla sonuçlanma ihtimali oldukça yüksektir.

Dolayısıyla masada “yetkili” olarak bulunan konfederasyona ve sendikalara bu durumda iktidarın noterliğini yapmanın ötesine geçmeyen “Hakeme Başvurmama” çağrısı yapıyoruz.

Bilinmesini isteriz ki bugün emekçilerin, emeğin tarihine önemli bir gün olarak geçecektir. Çünkü bugün ülkenin kamu emekçilerinin, emeklilerinin tabandan yükselen sesine, ortak taleplerine yanıt olabilmek için önemli bir adım atmış bulunuyoruz.

Tüm kamuoyunun bugün önemli bir adımını attığımız ortak mücadelemizi toplu sözleşme süreci boyunca artan bir ivme ile devam ettireceğimizi bilmesini istiyoruz. İleride atacağımız her adımda tabanın sesine kulak vermeye, milyonların ortak taleplerini mücadelemizin merkezine koymaya devam edeceğiz.

Sefalete, Yoksulluğa Teslim Olmayacağız!

Birleşe Birleşe Kazanacağız!

ASİM-SEN: Askeri İş Yerlerinde Görevli Kamu Çalışanları Sendikası

BASK: Bağımsız Kamu Görevlileri Sendikaları Konfederasyonu

BİRLEŞİK KAMU-İŞ : Birleşik Kamu İşgörenleri Sendikaları Konfederasyonu

DMK: Devlet Memurları Konfederasyonu

HAK-SEN : Kamu Çalışanları Hak Sendikaları Konfederasyonu

KESK: Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu

YURT-SEN: Yurt-Sendikaları Konfederasyonu