Birleşmiş Milletlerin (BM) 1992 yılında “Uluslararası Dünya Engelliler Günü” olarak ilan ettiği 3 Aralık Dünya Engelliler Günü, her yıl engellilerin yaşadığı sorunların görünür hale geldiği, ancak kalıcı çözüm adımlarının hâlâ atılmadığı bir gün olarak karşımıza çıkmaktadır. Aradan geçen 33 yıla rağmen, başta eğitim, sağlık, istihdam ve toplumsal yaşam alanlarında olmak üzere engellilerin karşılaştığı sorunların büyük bölümü çözülmeden varlığını sürdürmektedir.

Engellilik; doğuştan ya da sonradan, hastalık veya kaza sonucu bedensel, zihinsel, ruhsal, duygusal ve sosyal yetilerini çeşitli derecelerde kaybetme durumudur. Bu tanım, aynı zamanda herhangi bir engeli olmayan herkesin de potansiyel bir engelli adayı olduğunu göstermektedir.

Engelli yurttaşlar, ülkemizde hâlâ ayrımcılığa ve engellemeye maruz kalmakta; eğitimden sağlığa, istihdamdan sosyal yaşama kadar birçok alanda eşit haklara erişememektedir. Eğitim sistemine dahil olma, kamusal alanlarda bulunma, kültürel ve sportif faaliyetlere katılma gibi temel insan hakları açısından ciddi eşitsizlikler sürmektedir.

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, zihinsel ya da bedensel engelli çocukların “Saygınlıklarını güvence altına alan, özgüvenlerini geliştiren ve topluma etkin biçimde katılmalarını kolaylaştıran eksiksiz bir yaşam hakkı” olduğunu belirtmektedir. Aynı sözleşmenin 23. maddesinde ise “Engelli çocukların özel bakımdan yararlanacağı, bu bakımın her durumda ücretsiz sağlanacağı” açıkça ifade edilmektedir.

EĞİTİMDE EŞİTSİZLİK SÜRÜYOR

Eğitim, engelli bireylerin toplumsal yaşama katılımında en temel haktır. Ancak 2025 yılı itibariyle Türkiye’de hâlâ bu hakkın tam anlamıyla kullanılabildiğini söylemek mümkün değildir.

2024-2025 örgün eğitim istatistiklerine göre, özel eğitim ve kaynaştırma hizmetlerinden yararlanan öğrenci sayısı 602 bin 729’dur. Kaynaştırma/bütünleştirme yoluyla eğitim gören öğrenci sayısı ise 375 bin 653’tür. Bu artış olumlu bir gelişme olsa da halen çok sayıda engelli çocuk özel eğitime erişememektedir.

Okul binalarının erişilebilir olmaması, materyal eksiklikleri, öğretmen yetersizliği ve ön yargılar; engelli öğrencilerin engelsiz akranlarıyla eşit, kapsayıcı bir eğitim almalarını engellemektedir. Öte yandan, engelli kız çocukları, erkek çocuklarına göre eğitim süreçlerinden daha az yararlanmakta ve zorunlu eğitim sonrasında okullaşma oranları ciddi biçimde düşmektedir.

Devlete ait özel eğitim kurumlarının sayısı hâlâ yetersizdir. Özel eğitim kurumları ve sınıfları belli illerde yoğunlaşmış; diğer illerde yaşayan aileler ve çocuklar büyük zorluklar yaşamaktadır. Okul çağında olup da özel eğitim alamayan çocukların sayısı hâlâ oldukça yüksektir.

ENGELLİLERİN İSTİHDAM ORANI ÇOK DÜŞÜK

Türkiye’de engellilerin yaklaşık yüzde 80’i hâlâ çalışma yaşamı dışındadır. Mevcut iş yasalarına göre, 50 ve üzeri çalışanı bulunan özel sektör işyerlerinde en az yüzde 3, kamu sektöründe ise en az yüzde 4 oranında engelli personel çalıştırılması zorunluluğu vardır. Ancak bu yasal zorunluluk çoğu kurumda uygulanmamaktadır.

Engelli istihdamı kâğıt üzerinde varlığını sürdürürken, kamuda ve özel sektörde fiili durum çok farklıdır. Çalışma yaşamında eşit fırsatlara sahip olmayan engelli bireyler, ekonomik olarak bağımsız bir yaşam kurmakta zorlanmaktadır.

Ücret düzenlemesi teklifi kamu görevlilerinin bütününü içine alacak şekilde genişletmelidir
Ücret düzenlemesi teklifi kamu görevlilerinin bütününü içine alacak şekilde genişletmelidir
İçeriği Görüntüle

Millî Eğitim Bakanlığı da engelli öğretmen atamaları konusunda yıllardır yasal yükümlülüklerini yerine getirmemektedir. Nisan 2025’te 1.381 engelli öğretmen ataması yapılmış olsa da hâlen binlerce engelli öğretmen atama beklemektedir.

Engelli bireylerin eğitime, istihdama ve toplumsal yaşama tam katılımı için devletin sorumluluk alması gerektiği açıktır. Özellikle erişilebilirlik, istihdam, sosyal güvence ve ayrımcılıkla mücadele konularında somut adımlar atılması gerekmektedir.

Eğitim Sen olarak taleplerimiz şu şekildedir;

  • Özel eğitime bütçeden yeterli kaynak ayrılmalı, devlete ait özel eğitim kurumlarının sayısı artırılmalıdır.
  • Özel eğitim alanında geçici istihdam biçimlerine son verilmeli, kadrolu öğretmen atamaları yapılmalıdır.
  • Engellilerle ilgili her türlü eğitim, yardım ve destek faaliyeti kamu eliyle ve kamusal hizmet anlayışıyla yürütülmelidir.
  • Engellilerin kamusal haklardan eşit şekilde yararlanması için gerekli yasal ve yapısal düzenlemeler acilen hayata geçirilmelidir.
  • Engelli bireyler, engel tanısı konduktan sonra yaşam boyu özel eğitim sürecine dahil edilmelidir.
  • Özel eğitim sınıflarında bireysel eğitim olanakları sağlanmalı, bu eğitimler alanında uzman öğretmenler tarafından verilmelidir.
  • Tüm bölgelerde donanımlı özel eğitim okulları ve sınıfları kurulmalı; bu kurumlarda psikolojik danışman, rehber öğretmen ve yardımcı personel kadroları güçlendirilmelidir.
  • Fiziksel çevre, yollar, binalar ve toplumsal yaşam alanları engellilerin erişimine uygun hale getirilmelidir.
  • Engellilerin sosyal yaşamlarını güçlendirecek kültürel, sanatsal ve sportif etkinlikler kamu desteğiyle yaygınlaştırılmalıdır.
  • Engellilere yönelik istihdam alanları artırılmalı, iş yerlerinde engelli kotası etkin şekilde denetlenmeli; kurallara uymayan kurumlara yaptırım uygulanmalıdır.
  • Engelli bireylerin kullandıkları cihazlar ve yardımcı araçlar sosyal güvenlik durumu fark etmeksizin devlet tarafından ücretsiz sağlanmalıdır.

Engellilerin yaşamını kolaylaştırmanın, onların toplumsal yaşamın eşit bireyleri olarak var olmalarını sağlamanın bir “lütuf” değil, bir insan hakkı ve devlet yükümlülüğü olduğu unutulmamalıdır. Kapsayıcı, eşit ve erişilebilir bir eğitim ve yaşam ortamı yaratmak, sadece engellilerin değil, bütün toplumun ortak yararına olacaktır.

Engellilerin yaşadığı sorunlar ve talepleri görmezden gelinmemeli, onların yaşamlarını kolaylaştıracak somut adımlar bir an önce atılmalıdır!

Eğitim-Sen