Eğitim-İş olarak, öğretmene yönelik şiddeti protesto etmek, öğretmenlik mesleğinin onuruna sahip çıkmak için hazırladığımız bildiri, Türkiye’nin dört bir yanındaki okullarda, öğretmen odalarında, ikinci ders teneffüsünde okundu.


Bildirimizde, öğretmene uzanan her elin aslında ülkemizin geleceğine uzandığı ifade edilerek, öğretmene yönelik şiddetin tesadüf değil; öğretmeni hedef gösteren, mesleğin saygınlığını aşındıran ve çalışma koşullarını güvencesizleştiren politikaların doğrudan sonucu olduğu vurgulanmıştır.

Eğitim-İş olarak bu düzeni kabul etmediğimizi açıkça ilan ettik.

Bildiri metni şöyle:

“Değerli meslektaşlarımız,
Son yaşanan öğretmene yönelik saldırı, artık tahammül sınırlarımızı aşan bir tabloyu gözler önüne sermiştir. Öğretmenin sınıfta hedef haline geldiği, şiddetin sıradanlaştırıldığı, saygının yerle bir edildiği bu ortamın sorumlusu birkaç öğrenci değildir. Bu, yıllardır öğretmeni değersizleştiren, haklarını yok sayan ve eğitim sistemini içten çürüten politikaların doğrudan sonucudur.


Öğretmeni ekonomik olarak zorlayan, güvencesiz çalıştıran, mesleki itibarını zayıflatan, eğitimde nitelik yerine gösterişi ve propaganda amaçlı uygulamaları öne çıkaran politikaların faturası; bugün sınıflarda saygısızlık, şiddet, otorite krizi ve öğrenme ortamının bozulması olarak geri dönmektedir.

Ayrıca yıllardır uygulanan protokoller aracılığıyla eğitimle hiçbir ilgisi olmayan kişi ve yapıların okullara sokulması; pedagojik yetkinliği olmayan aktörlerin okul ortamlarına müdahil edilmesi, sınıf düzenini ve öğretmen otoritesini sistematik biçimde erozyona uğratmaktadır.

Yaklaşık bir milyon öğretmen atama beklerken, asgari ücretin altında yürütülen ücretli öğretmenlik sistemi hala sürdürülüyor. Bu durum, kamusal eğitimden sorumlu olanların öğretmeni ne kadar değersiz gördüğünün açık bir ifadesidir. Bu politikaların sonucunda öğretmenlik, gençler için umut veren bir meslek olmaktan çıkarılmış; meslektaşlarımız ekonomik baskı, güvencesizlik ve itibarsızlık nedeniyle tükenmişlik noktasına sürüklenmiştir.

Ankara’da yaşanan son olay, “geliyorum” diyen bir çöküşün artık saklanamaz hale gelişidir. Bu yalnızca bir öğretmene saldırı değil; yıllardır yok sayılan bir mesleğin, bir kurumun ve bir geleceğin çığlığıdır.

Bugün buradan açık ve net bir çağrı yapıyoruz:

•⁠ ⁠Ataması yapılmayan öğretmen bırakılmamalıdır — bu gecikmiş bir haktır.
•⁠ ⁠Ücretli öğretmenlik adı verilen güvencesiz istihdam derhal sona ermelidir.
•⁠ ⁠Tüm öğretmenler kadrolu olmalı, maaşlar yoksulluk sınırının üzerine çıkarılmalıdır.
•⁠ ⁠Okulların altyapısı, güvenliği ve fiziki koşulları hızla iyileştirilmelidir.
•⁠ ⁠Eğitim sistemi gençlere işsizlik ve belirsizlik değil; güvenli bir gelecek sunmalıdır.
•⁠ ⁠Okullara eğitimle ilgisi olmayan yapıların müdahalesi tamamen bitirilmelidir.

Bu ülkenin geleceğini yetiştiren biz öğretmenler, yıllardır görmezden gelinen sorunların yükünü daha fazla taşımayacağız. Öğretmeni güçlendirmeyen, saygı göstermeyen, yaşam koşullarını iyileştirmeyen hiçbir anlayışla yol alınamaz.
Yaşananlar açık bir uyarıdır.

Bu uyarıyı dikkate almayanlar, çok daha ağır sonuçların sorumluluğunu taşımak zorunda kalacaktır.

Eğitimin gerçek öznesi olan öğretmeni güçlendiren, itibarını koruyan ve kamusal eğitimi yaşatan politikaların hayata geçirilmesi artık ertelenemez bir zorunluluktur.

“Geçmişte İzimiz, Geleceğe Sözümüz Var!” Şiarıyla 3. Kadın Kurultayımızı Gerçekleştiriyoruz
“Geçmişte İzimiz, Geleceğe Sözümüz Var!” Şiarıyla 3. Kadın Kurultayımızı Gerçekleştiriyoruz
İçeriği Görüntüle

Tekrar vurguluyoruz:

ÖĞRETMENE ŞİDDET, ÖĞRETMENİ İTİBARSIZLAŞTIRAN VE GÜVENCESİZLEŞTİREN POLİTİKALARIN SONUCUDUR!”