Eğitim-İş olarak, 2025-2026 akademik yılı başlarken üniversiteleri hedef alan her türlü müdahaleye, bilimin susturulmasına, akademinin siyasi baskılarla şekillendirilmesine ve üniversitelerin rant odaklı politikalarla yönetilmesine karşı Ankara’da Hacettepe Üniversitesi önünde ve Türkiye genelindeki üniversitelerdeydik. Üniversitelerdeki yapısal sorunları, akademik özgürlüklerin kısıtlanmasını, liyakat eksikliğini, öğrencilerin yaşadığı ekonomik ve sosyal zorlukları vurguladık; bilimin ışığında, özerk ve demokratik üniversite istedik.
Hacettepe Üniversitesi önünde yaptığımız basın açıklamasına, Genel Başkanımız Kadem Özbay, Genel Sekreterimiz Seher Ergin, Genel Mali Sekreterimiz Doğan Dağdelen, Genel Örgütlenme Sekreterimiz Bülent Metin, Genel Özlük Hukuk ve TİS Sekreterimiz Yeliz Toy, Genel Eğitim Sekreterimiz Veli Fırat Şimşek, Genel Basın Yayın ve Uluslararası İlişkiler Sekreterimiz Hüseyin Selçuk ile Ankara Şubelerimiz katıldı.
Genel Başkanımız Kadem Özbay’ın burada yaptığı açıklama şöyle:
Bugün üniversitelerimiz, Cumhuriyet tarihinin en ağır kuşatması altındadır. AKP iktidarı; yükseköğretimi, akademik özgürlüğü, bilimsel liyakati, düşünce özgürlüğünü ve gençliğin geleceğini gasp etmektedir. Üniversitelerimizi rant yuvalarına, apartman dairelerine sıkıştırılmış ticarethanelere dönüştüren bu düzen, gençliği geleceksiz bırakmaktadır.
Ve biz Eğitim-İş olarak diyoruz ki: Bu karanlığa teslim olmayacağız!
Türkiye’de üniversiteye girmek bir umut, üniversitede okumak ise artık büyük bir lüks haline gelmiştir. Yüksek enflasyon, ekonomik kriz ve iktidarın yanlış politikaları yüzünden milyonlarca gencimiz üniversite eğitimine ya hiç başlayamamakta ya da eğitimini yarıda bırakmak zorunda kalmaktadır.
-TÜİK verilerine göre 2024 yılında 383 bin öğrenci ekonomik imkansızlıklar nedeniyle üniversiteyi terk etmiştir. 2025 itibariyle lisans, doktora, yüksek lisansta kaydını sildiren toplam öğrenci sayısı 1 milyon 202 bin 752, son 10 yılda ise 19 milyondur.
-EUROSTAT (Avrupa İstatistik Ofisi) verilerine göre Türkiye, Avrupa’da eğitimi yarıda bırakan gençlerin oranının en yüksek olduğu ülkedir. (%18,7)
Üniversiteye girmeyi başaran milyonlarca gencimiz ise barınma, beslenme ve ulaşım masrafları altında ezilmektedir. Sınavla, seçimle gelemediği yere kayyum olarak gelen Boğaziçi Üniversitesi rektörü yıllardır ücretsiz olan çamaşırhaneleri kapattı. Ranta teslim edilen çamaşırhanede öğrenciler haftada bir gün çamaşır yıkasa her seferinde 200 TL’den ayda 800 TL ödeyecek. Bir öğrenci için diğer ihtiyaçları da göz önüne alındığında bu parayı ödeyebilmesi mümkün değil.
-KYK yurtları yetersizdir: 4 milyondan fazla öğrencinin sadece 1 milyona yakını KYK yurtlarında kalabilmektedir. Yani her 4 öğrenciden yalnızca 1’i barınma hakkına erişebilmektedir.
-İstanbul’da ve Ankara’da durum daha vahimdir: İstanbul’da 917 bin öğrenciden yalnızca %6,3’ü KYK yurtlarında kalabilmektedir. Ankara’da 315 bin 434 öğrenciye karşılık 45 bin kapasiteli 40 KYK yurdu bulunmaktadır.
Geri kalan öğrenciler ya fahiş kira fiyatlarına mahkûm edilmekte ya da özel yurtlara yönelmek zorunda bırakılmaktadır.
Üstelik barınma sorununu çözmek yerine, KYK yurtlarında odalara ekstra yataklar koyularak öğrencilerin insanca yaşam hakkı gasp edilmektedir. Zaten kalabalık olan 4-6 kişilik odalar, bu uygulama ile adeta koğuşlara dönüştürülmüştür. Bu durum öğrencilerin sağlığını, güvenliğini, ders çalışma ortamını ve özel yaşam hakkını doğrudan ihlal etmektedir.
Üniversite öğrencisi olmak artık ailelerin boyunu aşan maliyetler demektir.
Ankara, İstanbul ve İzmir’de:
• Özel yurtta kalan bir öğrencinin başlangıç maliyeti 90 – 92 bin TL, aylık sabit gideri en az 48 – 58 bin TL’dir.
• Ev kiralayan bir öğrencinin başlangıç maliyeti 105 bin TL’nin üzerinde, aylık sabit gideri ise 47 bin TL civarındadır.
Bu rakamlar, asgari ücretin iki katından fazla aylık masraf demektir.
Bir öğrencinin ayakta kalabilmesi için sadece yemek masrafı 12 bin TL’yi bulurken, basit sosyal ihtiyaçlar bile (bir kahve içmek, sinemaya gitmek) öğrenciler için ulaşılamaz hale gelmiştir.
OECD raporuna göre Türkiye, üniversite okumanın net getirisi bakımından sondan ikinci sıradadır. Yani üniversite bitirilse bile karşılığı düşük ücretli işsizliktir. EUROSTAT verilerine göre Türkiye, Avrupa’da üniversite mezunlarının en düşük gelire sahip olduğu ülkedir. Üniversite mezunları işsiz kalmakta, iş bulanlar ise açlık sınırında maaşlarla yaşamaya mahkum edilmektedir.
Gençlerimiz “üniversite okusam da işsiz kalacağım” düşüncesine sürüklenmiştir. İşte bu tablo, AKP’nin üniversite politikalarının iflas ettiğinin kanıtıdır. Verdiğiniz diplomalar yok sayılıyor, yok!
YÖK 12 EYLÜL’ÜN MİRASI, AKP’NİN SOPASI
12 Eylül darbesinin ürünü olan YÖK, bugün AKP eliyle üniversitelerin boğazına geçirilmiş bir pranga haline gelmiştir. Avrupa Üniversiteler Birliği’nin raporuna göre Türkiye, akademik özerklik açısından 35 ülke arasında sonuncudur!
Rektör atamaları Cumhurbaşkanı’nın iki dudağı arasına bırakılmış, Anayasa Mahkemesi kararları hiçe sayılmış, 56 üniversiteye anayasaya aykırı biçimde rektör atanmıştır. Bu, sadece bir anayasa ihlali değil, üniversitelerimizin özerkliğine doğrudan saldırıdır.
Bilimsel liyakat çöpe atılmış, akademik kadrolar siyasi sadakat üzerinden şekillendirilmiştir. 2016’da URAP sıralamasında ilk 1000’de 18 üniversitemiz varken, 2025’te bu sayı 10’a düşmüştür.
Üniversiteler üzerindeki baskının bir örneği bugün önünde bulunduğumuz Hacettepe Üniversitesi’nde yaşanmıştır.
Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nde 12 sanatçı-akademisyenin görevlerine hiçbir gerekçe sunulmadan son verilmiştir. 12 akademisyenin yanı sıra, 2 akademisyen de protesto amacıyla görevlerini bıraktığını kamuoyuna bildirmiştir. Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarı 89 yıllık tarihinde ilk kez bir eğitim-öğretim dönemine, bünyesinde sanatçı olmadan başlamıştır.
Basına yansıyan haberlere göre devlet tiyatrolarında kadrolu bulunan akademisyenler, konservatuarda ders verebilmek için rektörlüğe dilekçe göndermiş; ancak bu izin dilekçeleri 4 Haziran 2025’ten beri Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Tamer Karadağlı’nın masasında bekletilmiştir. Görevine son verilen akademisyenlerden Murat Atak’ın aktardığına göre, Tamer Karadağlı’nın Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü ile yaptığı görüşmeler sonucu akademisyenlerin görevlerine son verilmiştir.
Üniversitelerdeki her türlü keyfi ve siyasi müdahaleye karşı durduğumuzu yineliyoruz. Hacettepe Üniversitesi’nde alınan liyakatsiz kararların tüm yönleriyle kamuoyuna açıklanmasını, kararlardan etkilenen akademisyenlerin ve öğrencilerin haklarının korunmasını, sanat ve sanatçılarımız üzerindeki her türlü siyasi baskının son bulmasını talep ediyoruz.
BÜTÇE VAR, ANCAK ÜNİVERSİTELERE YOK!
2025 bütçesinde devlet üniversitelerine 487 milyar TL ayrılmışken, Diyanet İşleri Başkanlığı’na 130 milyar TL ayrılmıştır. Üniversitelerimiz laboratuvar, kütüphane, yurt ve derslik açısından yetersiz bırakılırken; ülke bilime değil, itaate yatırım yapmaktadır.
Üniversitelerdeki idari ve teknik personel görmezden gelinmekte, ağır biçimde ayrımcı uygulamalara maruz kalmaktadır. Görevde Yükselme ve Unvan değişikliği sınavının merkezi olarak her yıl açılmaması ve mülakat uygulamaları haksızlıklara yol açmaktadır. Bu sınavlar her yıl en az iki kez yapılmalı ve atamalar bu sınav sonuçlarına göre gerçekleştirilmelidir. Ayrıca bu sınavlar, sadece şef ve şube müdürlüğü gibi kadroları değil, fakülte/enstitü/yüksekokul sekreteri ve daire başkanı gibi kadroları da kapsamalıdır.
İdari personelin çalışma ortamları fiziki olarak yetersizdir. Döner sermaye payları adil bir şekilde dağıtılmamaktadır.
Eğitim-İş olarak uyarıyoruz:
• Üniversitelerimizi karanlığa teslim etmeyeceğiz.
• 12 Eylül’ün mirası YÖK kaldırılmalı, üniversiteler demokratik ve özerk bir yapıya kavuşturulmalıdır.
• Akademisyenler üzerindeki baskılar son bulmalı, öğrencilerin demokratik hakları güvence altına alınmalıdır.
• Üniversiteye ayrılan bütçe artırılmalı, öğrencilerin barınma ve beslenme sorunu çözülmelidir.
• Akademik ve idari personelin maaş, hak ve çalışma koşulları insanca yaşama uygun hale getirilmelidir.
AKP’nin politikaları üniversitelerimizi çürütse de biz biliyoruz: Bilim susmaz, gençlik teslim alınamaz!
Eğitim-İş olarak, üniversitelerimizi rantın, gericiliğin ve siyasi baskının elinden kurtarmak için mücadeleyi sürdüreceğiz.
Üniversitelerimizi kurtarmak için hep birlikte mücadeleye devam edeceğiz!



